Page 241 - hnc_hikaye_yarismasi
P. 241
Aysel Kaymaz | Yalancı Çınarın Ölümü
arkadaşlarımla kaymama izin verecek.” Ya da “ Şu kuş şu ağaca konarsa babam
bugün gelecek.” Veya “beyaz araba geçerse yoldan sınavım iyi geçecek”
Gülümsedi. “Yeşil bir filiz, bir tomurcuk varsa gövdesinde, dallarında…”
Gözlerine çöreklenen uykuya daha fazla direnemedi Hayri Usta. Gözkapakları
yavaşça kapandı. Ağacın gövdesi sislendi. Çocukken yattığı odanın duvarlarına
vuran ağaç gölgeleri gibi korkuttu onu sislerin içinden hayal meyal görebildiği
ağaç.
Cemreler düştü. Bahar yerine yerleşti. Yalancı çınarın kuruyan gövdesine
dolanan sarmaşık hastane penceresinden bakanları aldattı. Yalancıydı, adı
üstünde. Görenler onu ağacın kuru gövdesine inat kıyısından köşesinden yaşama
tutunan kendi filizleri sandı. O kadar hızlı büyüdü ki sarmaşık yaz sonunda o
kupkuru, hiç yaşam belirtisi olmayan ağaç yeşile boyandı. Arsız sarmaşık ağacın
bütün dallarını boğarcasına kapladı. Tek bir kuru dal görünmüyordu uzaktan.
Hastane penceresinden bakanlar bu yemyeşil ağacın yalancı çınar olduğunu
bir daha bilemediler. Hastaneye ek bina yapılırken koca gövdesinden kesilip
yere devrildiğinde de sarmaşığın sonbahara bulanmış renkleri ağacın gövdesiyle
sımsıkı sarılmış haldeydi. O renkler de bir kamyonetin arkasında ağaçla birlikte
gitti. Bir daha o hastanede hiç kimse o ağaçtan önce ölmedi. Yalancı çınarın
gövdesine dolanan sarmaşığı Hayri Usta hiç görmedi. Ağaç mı onu yaşatmak
istedi, Usta mı ağacı, hiç bilinmedi. Kitaplar… Eski kitaplar…Onlar sadece kitap
değildi. Ona dokunanların kokusunu, hayat izini, hikayelerini kendi içindeki
hikayelerle birbirine karıştıran sayfalardı. Tıpkı sarmaşık gibi… Tıpkı yalancı
çınar gibi. Hangisi gerçek hangisi yalan, hangisi hangisinin hikayesini sarıyor,
sarmalıyor… Eski kitapları çok az insan bilirdi. Hayri Usta gibi. Onları çok az
insan incinmiş yerlerinden onarırdı. Hayat tamircisi gibi. Kitap, ağaç ve ölüm
bir hikayede aynı satıra düşebilirdi. Düştü.
Tıpkı Hayri Usta gibi.
241