Page 239 - hnc_hikaye_yarismasi
P. 239

Aysel Kaymaz | Yalancı Çınarın Ölümü

            ne olacaktı peki? O ölünce kitaplar bir şekilde bir yerlere verilirdi de ya o bir koca
            kutu dolusu eşya, parça? Onları çöpe atarlardı. Kimse anlamazdı ki. Sahiplerine
            ulaşamadan bir çöp kutusunun içinde çürüyüp gidecek onca anı. İçi acıdı. Ne
            kadar kıymetliydi hepsi. İnsan anılarını kitap arasında unutmamalıydı. Ama
            hepimiz unutmuyor muyuz? Kendisi de kendi kitaplarının arasında unuttuğu
            pek çok şeyi kendi anı kutusuna koymuştu sonradan.

               “Onca kitap ne olacak Ayşe?”
               Ayşe kocasına baktı. Canıyla cebelleşiyordu, onca kitabın ne olacağını düşü-
            nüyordu. Cevap vermedi.
               Sarı gül kurusunu düşündü Hayri Usta. Kurtlar yemiş, kurtlar ölmüş, kurt-
            lar bile kurumuş. O gül en sevdiği romanlardan birinin sayfalarının arasında
            gelmişti dükkanına. Eskiydi. Sayfadan ayırmak için epey uğraşmıştı gül kuru-
            sunu. İnatla yerinden ayrılmak istememişti. Vaktinden, girdiği kuytusundan
            gün yüzüne çıkmamak için direnmişti. Ama Usta ne yapıp edip zarar vermeden
            yattığı yerden ayırmıştı kuru gülü. Sarıydı herhalde. Kırmızı değildi. Beyaz da
            olabilirdi. Açık renkliydi. Hangi aşkın hatırasıydı kim bilir. Vedanın mı yoksa?
            İnsan veda ederken de gül verir miydi birisine? Sorusunun cevabıyla ilgili hiçbir
            şey hatırlayamadı.

               “Yalancı çınar. Demek yalancı çınarmış bu ağaç. Demek kandırıyor.”
               “Efendim.”

               “Ağaç diyorum. Yalancı çınar dedin ya. Ağacın da yalancı olabileceği aklına
            gelir mi insanın? Valla dürüst hiçbir şey kalmamış.”
               Gülümsediler birbirlerine. Ne güzel gülüyordu karısı. Hep güzel gülerdi. Bildi
            bileli. Bir tek gün bile onunla evlendiği için pişman olmamıştı.
               “Kitaplar diyorum Ayşe.”

               “Kitaplarının başına geçer bakarsın Hayri. Hele bir iyileş de.”
               “Hele bir iyileşeyim de.”

               Gözleri ağırlaştı. Karısı torbasından ördüğü patikleri çıkardı. Böyle patikler
            örüp herkese hediye etmeyi pek severdi. Karısının parmağına doladığı ipe, ilmeğe
            geçirdiği şişlere baktı. Hızlı örüyordu. Yanlış yaptı herhalde, şişleri çıkarıp
            ördüğü yeri sökmeye başladı. Söktüğü yerden dalgalı dalgalı çıkıyordu ipler.


                                                                                    239
   234   235   236   237   238   239   240   241   242   243   244