Page 246 - hnc_hikaye_yarismasi
P. 246

Hasan Nail Canat Hikâye Yarışması

            gözleri ile ona baktığını yeni fark etmişti. Reddetmesine rağmen bir damla
            süzüldü yanağından Nevizade'nin. Aynı anda yine kollarında buldu kendini sesi
            tanıdık kadının. Az önce kaskatı kesilmişti ama şimdi bir güç sarılmaya itiyordu
            onu. Yesrin'e sarıldığında tüm dertlerinden arınacağını hissetti, sarıldı. Şefkati
            hissetti bu sarılmada, kokuda. Bacağında hissettiği minik el ile arkasına baktı.
            Onu unutan çocuktu bu. Çocuk "Üzülme" dedi. Belli belirsiz bir "Tamam"
            çıktı Nevizade' nin ıslanmış dudaklarında. Gözlerini çocuktan çektiğinde Yes-
            rin'in ona anlamayan gözlerle baktığını hissetti. "Çocuk..." dedi, "çok tatlı".
            Bu kelimeler çıkarken dudağından ona sarılan kimsenin olmadığını fark etti.
            Çevresine baktı. Bir bankta, ona korkmuş gözlerle bakan bir kadınla oturuyordu.
            Yine gerçek sanmıştı her şeyi. Yanındaki kadının gözlerini üstünde hissetmekten
            rahatsız olmuştu, tebessüm etti kadına. Yıllardır gördüğü halüsinasyonlardan
            biriydi Yesrin de. Soğuyan havayı ciğerlerine çekerken kafasını geri atıp nefes
            verdi, düşüncelerini biraz olsun toparlamaya çalıştı. 'Çok fazla...' çıktı dudak-
            larından. Gözlerini açarken üşüdüğünü hissetti. Çay satan bir adam gördü
            parkın yanında. Gerçek olmaması korkuttu Nevizade'yi. Adamı incelemeye
            karar verdi. Siyah beresi ile uyumlu siyah eldivenleri, kırçıllı sakalları, tehlikeli
            ama bir o kadar sevimli bakışlarıyla çay dağıtıyordu ailelere. "Tam da olması
            gerektiği gibi…" dedi Nevizade. Adamla konuşma isteğini yok eden sesi dinle-
            meye karar verdi, gerçek olmayabilirdi. Oysa emindi kadına sarıldığından, o
            kokuyu duyduğundan... "Gerçeklik..." dedi yanındaki kadını hiçe sayıp. "Ne
            ki gerçeklik?" artık kendi kendine konuşmuyor banktaki kadına yöneltiyordu
            sorusunu. "Sahi, ya siz de gerçek değilseniz?" dedi kadına dolu gözlerle. Sesi
            sitemkar çıkmıştı. Gözlerini sıkıca kapattı. Bir süre kafasındaki fırtınanın din-
            mesini bekledi. Kendini hazır hissettiğinde açtı gözlerini. Korkarak kaldırdı
            kafasını, yanında oturduğuna inandığı kadına baktı. Kadının endişeli gözlerle
            ona baktığını gördü, gülümsedi. Kadının gözlerindeki korkuyu hissetmişti.
            "Sanki sen korkmuyorsun... Sen de korkuyorsun. Hem de herkesten çok. Ya O
            da yanılgıysa? Ne anlamı olacak senin varlığının?" Kendineydi bu serzenişi. Bu
            soru kalbini dondurmuştu. Zihnindeki fırtına şiddetlenmiş, O' nun gerçekliğine
            dair bir kanıt bulmaya çalışıyordu. O' na dair her şeyi hatırlamaya çalıştı. "Eğer
            ölürsem şimdiden, bil ki doğacağım yeniden..." Kızdı kendine, çok kızdı. Acı-
            masızdı belki ama O' nun varlığını sorgulayamazdı. Beynini, kalbini, ciğerlerini,
            her zerresini dolduran O' nu sorgulayamazdı. "Bu kadar acımasız olma!" dedi
            kendine bağırarak. Yanındaki kadının çoktan kalktığını yeni fark etmişti, Nevi-



            246
   241   242   243   244   245   246   247   248   249   250   251