Page 249 - hnc_hikaye_yarismasi
P. 249

Beril Aldemir | Bilinmeyen

            aslında bir şeyleri gerçekten isteyebildiğini, istemenin ne demek olduğunu. Uzun
            ikna çalışmaları sonucu zafer kazanmış ve ilk defa gurur duymuştu kendiyle.
            Kendine yaptığı iyi olan tek şey de buydu zaten. Nevizade yine hatırladı anne-
            sinin sevgisizliğini ve çabalarını. Annesini sorumlu tuttu tüm hayatından bir an
            için ve bir kez daha utandı. Suçlu bulmak acizlikti. Çünkü farkındaydı ki iste-
            seydi karşı gelebilirdi. Boyun eğmesinin sebebi sevgi değildi. Sevginin ne oldu-
            ğunu bile bilmiyordu çünkü. Nefes verirken göğe baktı yavaşça. "Günün en
            güzel vakitleri bunlar..." dedi belli belirsiz. Her şeyi unutmak istedi. İyi olmak
            ağır gelmeye başlamıştı. Artık sadece kendini düşünmek istiyordu. Kendini asla
            affetmeyeceğinin pekâlâ farkındaydı, sadece biraz bencil olmalıydı. Taşıyamadığı
            yükler alıp yormuştu kendini. Yapamam dediği zaman ise O çıkmıştı karşısına.
            Sevgiyi O'nunla keşfetmiş, O'nunla iyi hissetmişti kendini. Adamın da yaraları
            vardı, birilerini iyileştirerek iyileşmeyi seçmişti anlaşılan. Nevizade de şimdi
            fark ediyordu bunu. O yaralarından asla bahsetmez, Nevizade' ye de sormazdı.
            Geçmişi hiç konuşmamışlardı. "Kırgınlıkları konuşmak yeniden yaşamaktır.
            Kendimize bu denli zarar vermek haddimiz değil." derdi adam hep. Nevizade
            fazla dramatik bulurdu bu düşünceyi, sonuçta hiç şimdiki zamanda yaşamamıştı.
            'Belki de konuşmaya ihtiyacım vardır, yeniden hatırlamaya ve hissetmeye...'
            demişti bir gün adama. Düşündü adam. "Sahi..." dedi. "Hayat hissedilecek şey,
            acı da olsa yaşamaya değer. Anlat o halde bana? Nedir seni bu kadar yoran?"
            Bu soru karşısında şaşırmıştı Nevizade. Ne diyeceğini bilememiş, konuyu geçiş-
            tirmişti. Nasıl anlatabilirdi ki? Tabi pişmandı şu an anlatmadığına ama o zaman
            doğru olan bu gibi gelmişti. Bazı zamanlar çok istemişti anlatmayı ama zaten
            kırılgan olan iradesi, bu istekle çıldıran tilkileri ile yok olmuştu. Yaşayamadığı
            her acıyı, kırgınlığı yaşamaya kararlıydı, yazmaya başlama sebebi de buydu
            zaten. Gülerek salladı kafasını. Yine dalmıştı anılar havuzuna. Yüzündeki
            gülümseme yanından geçen kedi ile soğuk bir ifadeye bıraktı kendini. "Kimsin
            sen?" dedi. Kimdi? Var mıydı? İnsanları çok güzel analiz eder, sıfatlar silsilesi
            üretirdi. Neden kendi hakkında fikri yoktu? Enkaz halindeki zihnini zorladı.
            Kendi hakkında hiç iyi bir şey düşünmüş müydü? Ömrü boyunca acımasız
            davrandığını anladı kendine. Küçücük yaşta sevgisizlik öğretilmiş, salt kötülük
            içinde yaşamış bunlara rağmen ışığı ve iyiliği araştırmış, bulmuş, öğrenmişti.
            Şimdiyse 'iyilik ve kötülük' arasındaki farkı ayırt edemiyordu. Etrafına iyilik
            saçarken en büyük kötülüğü kendine yapmıştı. Bu onu iyi biri yapar mıydı?
            Cevabını bilemeyeceği sorularıyla baş başaydı sahilde. Boş bulduğu banka



                                                                                    249
   244   245   246   247   248   249   250   251   252   253   254