Page 245 - hnc_hikaye_yarismasi
P. 245

Beril Aldemir | Bilinmeyen

            terini, elinde kalemi. " Kadın..." Deftere baktı bir süre. Kadının neden ağladı-
            ğını düşündü, mutlu etmek istedi. O kadını, kendini, mutlu edebileceği herkesi.
            Herkes mutlu olmayı hak ederdi elbet ama pahalıydı. Bedellerin ödenmesi
            gerekirdi. Sisli geçmişinde tek güzel şeyin O olduğunu hatırladı. Nevizade' yi
            en çok mutlu eden de en çok üzen de O' ydu. "Belki de mutluluğumun bedeli-
            dir bu yorgunluk." dedi ağlamaklı ses tonuyla. Ani bir hareketle banktan kalktı,
            etrafına bakmadan bir müddet ayakta kaldı. Çocuğa bakmamaya çalıştı, kırmızı
            gözlerle hatırlanmak istemiyordu. 'Sarı ve kırmızı aynı yerde olmamalı.' dedi.
            Boşlukta hissetti kendini, hiçe saydı her şeyi. Hayatında duyduğu en güzel
            kahkahayı duydu, kafasını o yöne çevirdi. Çocuğu gördü. Yine afalladı. 'Afal-
            lamak' onun için çok normal bir eylemdi artık. Büyümüş halini gördü yine
            çocuğun. O'nun yüzüydü sanki. O'nun gözleri, O'nun kahkahası... "Eğer ölür-
            sem şimdiden, bil ki doğacağım yeniden..." Kafasında dönen milyonlarca
            düşünceden sadece bunu yakalayabilmişti. Bir ses böldü düşüncelerini. Kadın
            sesiydi. 'Naif ve güzel bir kadından çıkıyor olmalı.' diye düşündü. O'ndan kalan
            bir alışkanlık ile ayakkabılarını inceledi. Ilık havaya rağmen giydiği botlar
            fazlaca temiz ve iyi durumdaydı. Düşüncesini onaylayarak kadının ne dediğiyle
            ilgilenmeye çalıştı, "Merhaba" demişti. Cevap vermediğini fark ederek "Mer-
            haba" dedi yapmacık bir ses tonu ile. Normalde de konuşmayı çok seven biri
            değildi ama bugün özeldi, üzmemeli, üzülmemeli, kırılmamalı, kırmamalıydı.
            Sesindeki yapmacıklığı hissetmişti ama elinden bir şey gelmezdi. Boş verdi.
            Kadın şaşırmış bir ifade ile "Nevizade, ne zamandır görüşemedik..." dedi. Bir
            şeyler daha söyleyecekti ama Nevizade' nin suratındaki anlamsız ifadeyi görüp
            kendini tanıtma ihtiyacı hissetmişti. "Yesrin ben. Hatırlarsın, hani şeyde tanış-
            mıştık... "Nevizade'nin değişmeyen yüzü kadını tedirgin ediyordu. Açıklamaya
            çalıştı kendini bir kez daha "Seni çok uzun süredir görmüyorduk, burada görünce
            dayanamadım..." Nevizade kadının sesini tanımıştı. Düşmeye hazırlanan göz-
            yaşını reddetti sertçe. Cevap vermesi gerektiğine karar verdi, gülüşünün yap-
            macıklığına tamamen zıt bir şekilde 'Özledim sizi.' dedi kadına. Bu kadar içten
            olacağını Nevizade bile beklemiyordu. Kadın bu içtenliği hisseder hissetmez
            sarıldı Nevizade' ye. Uzun süredir tek başına olan Nevizade bu yabancı eylem
            karşısında ne yapacağını bilmeden duruyordu. Huzur veren bir ses duydu "Ah
            be kıvırcığım..." 'Kıvırcığım' kelimesini duyar duymaz her şey yine durmuştu.
            Geçmişe dair netlikten uzak milyonlarca şeyden biriydi bu kadın da. 'Kim bana
            kıvırcığım der ki?' diye düşündü. İstemeden sesli düşünmüştü. Yesrin'in su yeşili



                                                                                    245
   240   241   242   243   244   245   246   247   248   249   250