Page 247 - hnc_hikaye_yarismasi
P. 247

Beril Aldemir | Bilinmeyen

            zade de kalktı banktan. Kaç saattir yahut dakikadır orada olduğunu bilmiyordu.
            Tek mutluluğunun yanılgı olma fikri bile darma dağın etmişti kafasını normalde
            çok topluymuş gibi. "Yanılgı olsaydı bu kadar güçlü hissedemezdim." dedi.
            Kendi kendine konuşmaya başlamıştı yine. Parktan çıkarken çocuğa bakmaya
            cesaret edememişti. O çocuğun da yanılgı olması haddinden fazla üzerdi onu,
            biliyordu. Özlem denen o duygu ruhuna gizlice sızmış, geriye yalnızca basit bir
            et yığını kalana kadar yiyecek insafsız bir böcek gibiydi. Acıyordu canı. Acıyı
            nerede ve nasıl hissettiğini bilmiyordu. Bedeninin dışındaydan, ruhundan yük-
            seliyordu. Özlem duygusunun varlığı iki yıl sonra hatırlatmıştı kendini. Mecali
            yoktu aslında üzülmeye ya da özlemeye... Bu nedenle özlem duygusuna bir de
            şaşkınlık eklendi. 'Gerçekten' hissetmek bir şeyleri garip gelmişti ona bunca yıl
            sonra. Düşüncelerini yön değiştiren rüzgar dağıttı. Ağacından kopmuş, yolu ya
            da yoldaşı olmayan bir yaprak gibi eşlik ediyordu rüzgara. O' nun kokusunu
            alma umuduyla derin bir nefes aldı. Toprak kokusu duydu ve bir şeylerin düzel-
            meyecek şekilde koptuğunu sezdi. Hiçbir şey düşünmeden yürüyordu. Yürüdü,
            yürüdü ve yürüdü. Nereye gideceğini bilmediğinde daha huzurlu olduğunu
            gördü. Sanki yıllardır onu içten içe eriten şey belirsizlik değilmiş gibi. Tezatlık-
            lar içinde boğuluyordu minik havuzunda. Önünüden geçen bir kızın kahkahası
            geçmişe götürdü Nevizade' yi. Yanılgı olamayacak kadar güzel olanı hatırladı.
            Arkadaşı sayesinde tanışmışlardı. Ankara' nın soğuk, ayazlı ve kurak gecele-
            rinden birinde rutubet, kahve ve bolca neşe kokan bir kafede. Konu Nazım ile
            açılmış, Özdemir ile devam etmişti. Nevizade edebiyat öğrencisi olmasına rağmen
            yetişememişti o genç yabancıya. Biraz gücense de başta, hoşuna gitmişti. Çok
            iyi hatırlıyordu o anları. Arkada ne olduğunu hala bilmediği ama asla unuta-
            madığı o şarkı, kaynağı bilinmeyen rutubet kokusu ve loş ışıkta irileşmiş göz-
            bebekleri... Meraklı bir şekilde genci süzdüğünü hatırlıyordu. Geçmişini hatır-
            lamakta zorlanırdı hep ama bu anlar beynine nakşedilmişti sanki. Genci süzer-
            ken göz göze gelmiş, mahcup olmuştu. Çevresi ona çekingen sıfatını yakıştırırdı
            lakin o gece her şeyden arınmıştı. İlk kez anın tadını çıkarmıştı utanmadan.
            Dinlemiş, konuşmuş, gülmüş ve izlemişti. Kendini o ana ait hissediyordu. Sanki
            o an için yaşamış gibiydi tüm ömrünü. Biraz daha detay hatırladı, kafasında
            kontrol edemediği bir sürü şey vardı. "Olmuyorsa zorlayamam, serbestsiniz."
            dedi. Tutmaya çalışmadı düşüncelerini, zihninin en nadide vazolarını kırmala-
            rına izin verdi. Zihnindeki karmaşayı oturmuş bir köşeye sakince izlerken bir
            düşünce durdu ansızın, "Ya yazmak için varsam sadece?" Bu özünde kendine



                                                                                    247
   242   243   244   245   246   247   248   249   250   251   252