Page 102 - Kayseri Ansiklopedisi Cilt 3
P. 102

KAYSER‹ ANS‹KLOPED‹S‹                           HAM / 93 [1053]


           Sımavna  Kadısıoğlu  Şeyh  Bedreddin   ceği düşüncesi içindeydiler. Fakat, Allah
           Menâkıbı’nda   anlatıldığı   üzere,   ve  Resulü’ne  teslimiyet  göstermiş,  yine
           Bedreddin’in  geldiğini  duyan  Hâmid-i   bu  hususta  hayli  mesafe  almış,  bununla
           Velî,  Konya’ya  gitmiş  ve  onunla  buluş-  birlikte dergâhın o manevi havasını içle-
           muştur. Bu menakıbnamede, Kayseri do-  rine tam teneffüs etmiş olanlar, böyle bir
           ğumlu  bir  Türkmen  sufîsi  olan   emanetin  görülegeldiği  üzere  babadan
           Hamideddin’in,  Bedreddin’le  burada   oğula değil, gerekli yeterliği taşıyana veri-
           günlerce  sohbet  ettiği  kayıtlıdır.  Bu  iki   leceğini  bilmekteydiler.  Nitekim  Şeyh
           bilge insanın, bu sohbette o günkü ülke   Hamideddin söz konusu emaneti, en çok
           sorunlarını  konuşup  tartıştıklarına  mu-  sevdiği  ve  bunu  hak  etmiş  olan  müridi
           hakkak gözüyle bakılabilir.         Hacı Bayram Velî’ye tevdi etti. İşte o an-
           Hacı Bayram Velî ve Hamideddin’in An-  dan itibaren insanlara yüzyıllardır ilim ve
           kara Savaşı’nın olduğu günlerde Bursa ve   irfan  kaynağı  hâlinde  ışık  saçan  Hacı
           Ankara’da  bulunmaması,  onları  büyük   Bayram Velî, Anadolu’nun en önemli si-
           bir  felaketten  kurtarmıştır  denilebilir.   malarından biri olarak Türk tasavvuf tari-
           Çünkü Timur, savaşın galibi olarak Ana-  hindeki  yerini  almış  oldu.  Bu  görevi  ifa
           dolu’da ne kadar âlim var ise hepsini esir   eden Şeyh Hamideddin, zamanın en bü-
           almış ve bu insanlar çeşitli sıkıntılar yaşa-  yük  mana  ve  gönül  adamı  olarak  fani
           mışlardır.  Timur’un  Bursa’yı  zaptından   hayattan  ebedi  hayata  göçmek  üzere
           sonra Emir Sultan dahi esir edilmiş, an-  Aksaray’da gözlerini kapadı (1412).
           cak ısrarlar sonucunda kurtarılabilmiştir.   Hamideddin Aksarayî’nin oğlu Yusuf İz-
           Yine bu arada Molla Fenarî de Timur’un   zeddin Hakîkî de dahil olmak üzere bü-
           huzuruna çıkarılmış, sorguya çekilmiştir.   tün  müridler  manevi  emanetin  Hacı
           Bu olaylar, dönemin en tanınmış ilim ve   Bayram’a  verildiğini  gözleriyle  görerek,
           düşünce adamlarından olan Emir Sultan   emanetin  sahibi  ve  temsilcisi  Hacı  Bay-
           ve Molla Fenarî’yi bir hayli üzmüştür.  ram  Velî  Hazretleri’ne  büyük  saygı  ve
                                               hürmet gösterdiler.
           Ölümü                               Hacı Bayram Velî, Hâmid-i Velî’nin naa-
           Hacı Bayram Velî Aksaray’da bir müddet   şını  yıkayıp  cenaze  namazını  kıldırdı  ve
           kaldıktan  sonra  gönülden  bağlı  olduğu   ebedî huzurgâhına tevdi etti. Bir müddet
           şeyhi  Hâmid-i  Velî  hastalandı.  Hastalığı   sonra da, artık dönme vaktinin geldiğini
           ağırlaşan şeyhi ona, kendisine daha yakın   düşünerek İnce Bedrettin, Kemal Ümmi
           durmasını ve başucundan ayrılmamasını   ve şeyhinin oğlu Yusuf İzzeddin Hakîkî’yi
           tembihledi. Hacı Bayram Velî bu işaret-  de  yanına  aldı  ve  memleketi  Ankara’ya
           ten, şeyhinin dünyadaki ömür kandilinin   döndü. eş-Şakâiku’n-Nu‘mâniyye’de de
           sönmek üzere olduğunu sezinledi; büyük   vurgulandığı  üzere,  Bayramiyye  Tarikatı
           bir  üzüntü  içinde  şeyhinin  hasta  yattığı   asıl itibariyle bu gelişmelerden sonra ku-
           halvethaneden hiç dışarı çıkmadı. Diğer   rulmuş  olmalıdır.  Hâmid-i  Velî’nin  ya-
           dervişler, bu durumun başka bir sırrı, bir   nında  tasavvufî  eğitimini  tamamlayan
           hikmeti  olacağı  düşüncesiyle  arada  bir   Hacı Bayram Velî 1430 yılında Ankara’da
           halvethaneyi boşaltarak şeyh ve müridini   vefat  edinceye  kadar  Halvetîlik  anlayışı
           baş başa bıraktılar.                doğrultusunda  Anadolu’ya  ilim  ve  irfan
           Şeyhlerinin  hastalığı  hepsini  sessiz  ve   yaydı.
           derin bir kederin deryasına sürüklemişti
           ve  yüreklerindeki  acı,  tarifi  olmayan  ve   Hâmid-i Velî’nin Türbesi ve Mescidi
           anlatılamayan  bir  acı  idi.  Diğer  yandan   Aksaray’daki Şeyh Hâmid-i Velî Mescidi
           ise “Her canlının ölümü tadacağı”nın bi-  ve Türbesi “Ervâh Kabristanı”ndadır. Bu-
           lincinde  olan  müritler,  manevi  emaneti   ranın halk arasında yaygın olan bir ismi
           Şeyh Hamid’in kime vereceği meselesini   de  “Somuncu  Baba  Kabristanı”dır.  İki
           ortaya  attılar.  Bu  meseleyi  yüzeysel  gö-  kubbeli mescit ve türbe, muntazam kes-
           renler, emaneti şeyhin kendi oğluna vere-  me  taşla  yapılmıştır.  Soldaki  kubbeden
   97   98   99   100   101   102   103   104   105   106   107