Page 98 - Kayseri Ansiklopedisi Cilt 3
P. 98

KAYSER‹ ANS‹KLOPED‹S‹                           HAM / 89 [1049]


          HÂMÎ bk. ŞABAN HAMİ                  Hâmid-i Velî bunun üzerine Erdebil’den
                                               Hoy’a  geçti  ve  Hoca  Alaaddin  Ali’nin
          HÂMİD b. MUSA el-KAYSERÎ             dergâhına  yerleşti.  Bu  dergâhta  birçok
          (SOMUNCU BABA)                       denemelerden  ve  türlü  meşakkatlerden
           Halvetî şeyhi (Kayseri/Akçakaya 1331? –   geçerek şeyhi Alaaddin Ali’nin takdirini
           Aksaray 1402). Künyesi Hâmid b. Musa   kazandı.  Çünkü,  Hamideddin  şeyhinin
           el-Kayserî  olan  bu  sufi  “Hamideddin”,   verdiği  bütün  görevleri  eksiksiz  yerine
           “Hâmid-i  Velî”,  “Somuncu  Baba”  gibi   getirmiş,  diğer  müridlerin  göze  alama-
           unvanlarla da anılmıştır.           dıkları zorlukları tam bir teslimiyet için-
           Hâmid-i  Velî,  Âşıkpaşazâde’nin  verdiği   de  aşmıştı.  Bunun  üzerine  tasavvufî  an-
           bilgiye  göre,  Kayseri’nin  Akçakaya*  kö-  lamda  kemale  erdiğini  gören  şeyhi  Ali,
           yünde dünyaya geldi. Doğum tarihi kesin   Hamideddin’i  halvete  sokarak  riyazatını
           olarak  bilinmemektedir.  Ancak  M  1331   tamamlattı.
           yılında  doğduğu  tahmin  edilmektedir.   Menakıb-ı Melâmiyye-i Bayramiyye ve
           Dedesinin  adı  Abdullah,  babasının  adı   Semeratü’l-Fuad  gibi  kaynaklarda,
           Şeyh Musa’dır. Aslen Türkistanlıdır.    Hâmid-i  Velî’nin  tasavvufî  olgunluğa  e-
           Hâmid-i Veli, ilk tasavvuf zevkini baba-  rişmesi özetle şöyle anlatılır: Bir gün zikir
           sından tattı. Babası öldükten sonra zama-  ve  ağır  riyazatın  sonunda  birçok  mürit
           nın  ilim  merkezlerine  giderek  medrese-  dayanamamış, zikri terk etmek zorunda
           lerde  okudu.  Ayrıca  bazı  âlimlerden   kalmışlar  iken,  Hamideddin’in  tam  bir
           dersler alarak bilginin doruklarına ulaştı.   teslimiyetle vecd içinde dergâhın bir kö-
           Birçok sufinin hayatında görüldüğü gibi   şesinde zikrini sürdürdüğünü gören şey-
           Hâmid-i  Velî  de  ilim  tahsilinde  tam  bir   hi Ali, müridini kolundan tutarak kaldırır
           manevi tatmin bulamadı. Aradığı iç hu-  ve ona şu sözleri söyler:
           zuru  bir  türlü  bulamayan  Hamideddin,   “Ey Hamideddin, aramızda mertebe farkı
           kendisine  manevi  huzur  sağlayacak  ve   kalmadı,  nicedir  gözlerim  yollarda  kal-
           kalp gözünü açacak bir önder, bir mürşit   mıştı.  Çünkü  buralarda  kutlu  Anadolu
           bulmak gayesiyle mevkiini ve her şeyini   diyarına bizim manevi emanetimizi taşı-
           yüzüstü  bırakarak  yollara  düştü.  Bu  a-  yacak  şimdiye  kadar  bir  er  bulamadık.
           maçla  nice  dergâhlara  uğradı.  Nihayet   Şimdi ise var, yolun açık olsun. Bu ema-
           Şam’a  kadar  giderek  Bâyezid-i  Bestamî   neti ve ışığı Anadolu’nun her köşesine u-
           hankâhında  uzun  çileler  ve  bir  riyazat   laştır.”
           devresi geçirdikten sonra gönül gözünün   Bunun üzerine Hâmid-i Velî şeyhi Alaad-
           erdemlerine  ve  tasavvuftaki  inceliklere   din Ali’nin elini öptü, müsaadesini alarak
           erişti.                             yollara düştü ve tekrar Anadolu’ya geldi.
           Bu  devre,  onun  manevi  arayışı  için   Anadolu ise o dönemler ufak tefek olay-
           önemli bir aşama olmakla beraber, için-  ların dışında oldukça sakin ve huzurlu bir
           deki ateşi tam olarak söndüremedi. Bu-  dönem geçirmekteydi. Devletin başkenti
           nun  üzerine  bazı  dostları  ona  Erdebil’e   Bursa ise ilim ve irfan isteklileri için çeki-
           gitmesini tavsiye ettiler. O da bir umut ı-  ci  bir  merkez  durumundaydı.  Bursa’da
           şığı olarak gördüğü Erdebil’e gitmek için   ilme ve ilim adamlarına, tasavvuf erbabı
           tekrar yollara düştü. Erdebil’e vardığında   kimselere çok değer verilmekte, devlet ve
           dergâhın  kurucu  şeyhi  ve  Halvetiliğin   halk bu insanlara sevgi ve hürmet göster-
           önemli  simalarından  İbrahim  Zahid-i   mekteydi.  Hamideddin,  bu  sebeple
           Geylanî ölmüş (1300), yerine Safiyüddin-  Erdebil’de  aldığı  ışığı  Bursa’da  daha  da
           i  Erdebilî  (Ö  1334)  ,  onun  ölümünden   kuvvetlendirecek ortamı bulacağı düşün-
           sonra  Sadreddin  Erdebilî  (Ö  1392),  pe-  cesiyle doğruca Bursa’ya geldi ve yerleşti.
           şinden  de  Alaaddin  Ali  (Ö  1429)  irşat   Hamideddin, ilim ve tasavvufla uğraştığı
           postuna   oturmuş   bulunmaktaydı.   dönemlerde, Horasan mektebinin ve A-
           Hâmid-i Velî Erdebil’e vardığında Alaad-  hiliğin bir gereği olarak günlük nafakası-
           din  Ali,  dergâhı  Hoy  şehrine  taşımıştı.   nı  temin  etmek  için  bir  de  ekmekçilik
   93   94   95   96   97   98   99   100   101   102   103