Page 14 - Kayseri İmari Ve Mekansal Gelişimi
P. 14
14 Birinci Bölüm
Milet), İskenderiye’nin, Kudüs’ün, Roma’nın ve tabii ki diğer antik kentlerin de
bu görkemden pay aldıklarını söylemek gerekir. Bu mimari yapılanma en çok
dini mekânların oluşumunda ve yönetim erkinin yaşadığı saraylarda ve benze-
ri görkemli mekânlarda kendini göstermiştir. Bu mekânlar, tasarımı, büyüklüğü,
ihtişam ve göz alıcılığı ile yönetim erkinin gücünü yansıtmayı da amaçlarlar. Bu
sebeple dışarıdan bakanlarda bir hayranlık, korku ve itaat duygusu uyandıracak
şekilde dizayn edilirler.
Antik kentler, uygarlık kenti olma yolunda gelişim kaydetmiş olan kentler-
dir. Uygarlıklar kenti olmak günümüzdeki ifadesi ile “Çok kültürlü” bir yapıya
sahip olmak demektir. Sokaklarında farklı dillerin farklı renklerin, farklı inançla-
rın bir arada, yan yana ve iç içe yaşaması demektir. Kültürler arasında verimli bir
diyalogun, iletişim ve etkileşimin olması demektir. Farklılığın zenginlik olması
demektir. Uygarlıklar şehri olmak, kültürlerin bir birini yok ettiği değil, bir bir-
lerini beslediği, geliştirdiği bir ortam içinde olmak demektir. Uygarlıklar şehri
olmak demek farklılıkları bir hoşgörü havası içinde, yadırgamadan, yok etmeden,
yabancılaştırmadan yaşatabilmek demektir. Hoş görü her zaman her dönemde ve
her antik kentte ortaya çıkmamıştır, renklerin, farklılıkların birbirini yok etme-
ye çalıştığı zamanlarda yaşanmıştır. Ama antik kent, barındırdığı zengin kültürel
doku ile uygarlık kenti olmayı hak eden bir yer olarak görülebilir.
Avrupa ve Akdeniz havzasında pek çok antik yerleşim birimi vardır. Ancak
bunlardan üç tanesi öne çıkar; Mısır, Yunanistan, Roma. Mısır antik şehirlerin
oluştuğu bir bölgedir. Yalnız piramitleri ile değil, yazının, kitabın, kütüphanenin,
arşivin kaynağı olmasıyla; takvimi, papürüsü, astronomisi, tıbbı ve geometrisi ile
günümüz insanının hayranlığını uyandırmaya devam ediyor. M.Ö. 4000 yıllarında
ayrı bölge ve yönetimlerden oluşan Mısır, birleşerek 2000 yıldan fazla süre birle-
şik halde kaldı. M.Ö. 3000’li yıllardan başlayarak, piramitlerin yapılmaya başla-
ması belirli bir matematik, geometri, astronomi, mühendislik ve mekanik bilginin
mevcudiyetine de tanıklık eder. Mısır köleci bir toplumdur. Özellikle piramitlerin,
tapınakların ve heykellerin yapımında, dönemin sanatkârlarının, kâhinlerin, bil-
ginlerin, yanında yüzbinlerle ifade edilen kölelerin de önemli payı vardır. Teb,
Memphis, Gize, İskenderiye, Mısır’daki önemli antik kentlerden bazılarıdır. Yal-
nız piramitler değil Sfenksler, devasa heykeller, göz kamaştırıcı saraylar, binlerce
yıllık antik Mısır tarihine yüz binlerce kölenin, ustanın, sanatkârın emeğine ve
belki en önemlisi insandaki devasa ölümsüzlük isteğine tanıklık eder. Onlar son-
suzluğu, sınırsız hayatı arayışın görkemli ifadeleri olarak görülebilirler.
Antik Yunan’da, Atina’da ise Mısır’daki yazının ve arşivin aksine söz (lo-
gos) merkezli bir kültür vardır. Logos, bütün batı felsefesinin temelini oluşturur.
Atinalılar sadece yazmaya değil güzel konuşmaya, hitabete de eğilimli olmuşlar-
dır. Konuşarak felsefe yapmanın örneği Sokrates’tir. Atina, bize ilk önce güzel
konuşma, ikna etme sanatının icra edildiği bir şehir olarak görülür. Bu şehirde
konuşma bir sanat haline gelmiştir. Bu sanatın ve merakın, felsefenin derin dü-