Page 26 - Kayseri İmari Ve Mekansal Gelişimi
P. 26
26 Birinci Bölüm
Kadı Burhaneddin Ahmet döneminden sonra kent, önce Osmanlılara geç-
ti, Timur ordularının istilasından sonra Karamanlılara bırakılan şehir, 60 yıl bo-
yunca, Dulkadiroğluları ile Karamanoğluları arasında sürekli el değiştirdi. Ni-
hayet 1475 yılında Fatih Sultan Mehmet döneminde şehir kesin olarak Osmanlı
hâkimiyetine girerek, Karaman eyaletinin bir sancağı olmuştur.
Osmanlı Şehri
Kayseri şehri her ne kadar uzun bin yıllar boyunca birçok antik medeniyetin
hüküm sürdüğü, Roma, Bizans ve Selçuklu eserlerinin biblo gibi sergilendiği bir
kent olmakla birlikte, yaklaşık 500 yıllık bir dönemde Osmanlı medeniyetinin
yansımalarının olduğu bir Osmanlı şehridir. Bu 5 asırlık dönem şehri Osmanlı
şehircilik ve kültürü çerçevesinde önemli ölçüde biçimlendirmiştir. Konut kül-
türünden, mahalle ve sokakların oluşumuna, bedesten, kapalı çarşı ve ticaret do-
kusundan farklı kültürlerin bir arada yaşama alışkanlıklarına varıncaya kadar 20.
Yüzyılın ortasına kadar Osmanlı kentinin tüm özelliklerini izlemek mümkündür.
Dünya tarihinde kendine özgü bir yer ve anlamı olan Osmanlı medeniyeti-
nin, her anlamda hayat bulduğu Osmanlı şehri, İslam şehrinin devamı olmasıyla
beraber zaman, mekân ve toplum özelliklerine göre kendi çözümlemesini geliş-
tiren özgün bir modeldir.
Doğduğu andan itibaren farklı din ve kültürlerle bir arada yaşama deneyi-
mini geliştiren Osmanlı şehri, Batıdaki örneklerinin aksine yatay bir bölünmeye
dayanır. Modern dönemde batı şehri yatay bölünmenin bariz bir biçimde kendini
gösterdiği bir formülasyon üzerine yükselse de, sınıflı batı toplumu sosyal kat-
manları dikey olarak belirler. İslam toplumları sınıf temelli olmaktan çok, farklı
olanla yatay ayrışmaya dayanır. Müslümanlarla farklı inanç ve kültürden olanla-
rın bir arada ama farklılıklarını asimile etmeden birbirlerine saygı duyarak yaşa-
ma deneyimi hayata geçmiştir.
Toplumdaki “Yatay bölünmeyle çeşitliliği, kaotik ya da sınıfsal çatışmadan
çok zenginliğe dönüştürmeyi başaran bir model çıkarmıştır Osmanlı şehri.
Tipik bir Osmanlı şehrinin merkezinde büyük bir cami, etrafında külliye-
si, hamamı mutlaka bulunurdu. Bu merkezin yanı başında çarşısı, bedestenleri,
hanları yer alırdı. Bunlar Müslümanlar kadar farklı kimlikleriyle şehir halkının,
dışarıdan gelenlerin yoğun bir iletişime geçtiği alanlardır.
Bu açılardan bakıldığında Osmanlı şehrinin rasyonel bir örgütlenmesi ve
planlaması vardır. Mukim alanlarla ekonomik ve ticari hayatın gerçekleştiği alan-
ların birbirinden farklı ama ilişkili olarak planlandığı görülür.
Bu ilişkiler ağı içinde ortak kamu alanında ortaya çıkan ekonomik rantın
tekelleşmemesini temel problem alanlarından biri olarak görmesi çok ilginçtir.
Bunu engellemek için ekonomik alanların vakıflaşması tam da Osmanlı değerle-