Page 24 - kayseri_turkuleri
P. 24
KAYSERİ TÜRKÜLERİ VE OYUN HAVALARI
1. 2. Türkülerin İşlevi
Her ne kadar bazı “yerel özellikler” taşısa da türkülerin temel işlevi, Herder’in ifade ettiği gibi “ulusun
ortak ruhu” olmaktır (Mirzaoğlu 2015: 13). Bunun yanında türkünün bireylerin ait olduğu toplum veya
kültürle doğrudan bağ kurmasında da işlevi büyüktür. Zira Charles Seeger’in “halk şarkıları” üzerinden
dile getirdiği gibi türkülerin de “kültürü kuşaktan kuşağa taşımak” gibi bir vazifesi vardır ve birey, türkü
sayesinde de “hem bilinç hem de bilinçaltı düzeyde kendi kültürünün kökleriyle teması sürdürebilmek-
tedir.” (Ferris 1997: 87). Bu bağlamda türküler, “muhafaza edici (cohesive)” şekilde bir rol oynayarak
“kültür vasıtasıyla” insanın “bir önceki kuşağın sona ermesinden, yeni bir kuşağın başlamasına kadar
geçen zaman aralığında yaşamış insanlarla iletişimini mümkün kılan ‘zaman birleştirici’ (time-binding)
bir gelişme elde eder.” (Ferris 1997: 87).
Bununla birlikte türkülerin icra bağlamında yerine getirdiği bazı işlevler daha bulunmaktadır. Gerek
Emile Durkheim’in gerekse William Bascom’un ritüeller ve folklor üzerinden dile getirdikleri “eğlendir-
me”, “eğitme”, “fertleri birleştirip toplumsal bağları güçlendirme”, “değerlere destek verip canlandırma”,
“mutluluk duygusu verme”, “kültürü onaylama” ve “kabul edilmiş davranış örüntülerini sürdürme” (Bas-
com 2014: 71-86; Günay 1995: 2) gibi işlevlerin türküler için de geçerli olduğunu ifade edebiliriz.
Bunların yanında Başgöz’e göre türkülerin modern iletişim araçlarının bulunmadığı zamanlarda “ile-
tişim aracı olmak” gibi bir işlevi de vardır. Nitekim Alan Lomax da antropologların dilinden aktardığı şu
türkü tarifinde “türkü biçimi”nin (style) “özel bir iletişim faaliyeti” olduğunu açıkça ortaya koymuştur:
“Türkü biçimi ‘style’, öteki insan faaliyetleri gibi, bir kültürün insanlarına özgü, öğrenilen bir davranış ka-
lıbıdır. Türkü çağırmak, özel bir iletişim faaliyetidir; konuşmaya yakındır, ama konuşmadan daha biçim-
sel olarak düzenlenmiştir ve daha çok tekrara dayanır.” (Başgöz 2008: 23). Ayrıca türkü “efkârlandırıcı”
olabileceği gibi daha çok “efkâr dağıtıcı” “bir cins ruhsal tedavidir.” (Başgöz 2008: 144). Zira “türkülerin
hayal kırıklıklarının, bilinçaltı fantezilerin, toplumsal baskıların, iç çelişkilerin neden olduğu sıkıntılar-
dan kurtulma yolu sağladığı tespit edilmiştir.” (Mirzaoğlu 2015: 25).
Bu bağlamda değerlendirdiğimiz zaman söz konusu işlevlerin Kayseri türküleri için de geçerli oldu-
ğunu rahatlıkla ifade edebiliriz. Örneğin Yârim İstanbul’u Mesken mi Tuttun adlı türküden alınan aşa-
ğıdaki parçada, para kazanmak için İstanbul’a gitmek zorunda kalan sevgilisinin çaresiz, vefasızlığından
yakınan bir kadının her şeye rağmen onunla iletişim kurma arzusu açıkça hissedilmektedir:
Yârim (Ağam), İstanbul’u mesken mi tuttun (aman)
Gördün güzelleri beni unuttun (amman)
Sılaya dönmeye yemin mi ettin (aman)
Gayri dayanacak özüm kalmadı (aman)
Mektuba yazacak sözüm kalmadı (aman)
Yârim sen gideli yedi yıl oldu (aman)
Diktiğin fidanlar meyveye döndü (amman)
Seninle gidenler sılaya döndü (aman)
Gayri dayanacak özüm kalmadı (aman)
Mektuba yazacak sözüm kalmadı (aman)
Yârim İstanbul’da salkım söğüttü aman
Şeklini unuttum nasıl yiğitti aman
Seninle gidenler oğlan büyüttü aman
24