Page 26 - kayseri_turkuleri
P. 26

KAYSERİ TÜRKÜLERİ VE OYUN HAVALARI




                  Türkülerin “birey”ile “onun kültürü” arasında bir “bağ”tesis ederek “çalışma”, “tören” ve “eğlence ka-
               lıpları”nın devamını sağlamak gibi bir işlevi de bulunmaktadır (Ferris 1997: 90). Bu açıdan baktığımız
               zaman Kayseri’de gerek merkezde gerekse kırsal kesimlerde oldukça canlı bir türkü/şiir söyleme gelene-
               ğinin bulunması sözü edilen işlevin Kayseri’de icra edilen türküler için de geçerli olduğunu göstermekte-
               dir.  Ayrıca bu türkülerin icra edildiği sosyal ortamlarda “mevcut sosyal ilişkileri ve rolleri de belirleyici
                  4
               ve pekiştirici” (Mirzaoğlu 2015: 22) bir niteliğe sahip olduğunu da söyleyebiliriz. Zira “türkülerin icra
               ortamları, belirli bir zaman kesiti içindeki ilişkilerin belirlenmesinde önemli bir rol oynamakta, buradaki
               sosyal tecrübelerin daha ileriye taşınmasına imkân vermekte ve bu suretle belirli ölçülerde toplumdaki
               sosyal etkileşimlerin yönünü tayin edebilmektedir.” (Mirzaoğlu 2015: 24). Kısacası türkülerin icra or-
               tamlarında “sosyal uzlaşma”yı (consensus) (Mirzaoğlu 2015: 25) tesis ettiğini rahatça dile getirebiliriz.
                  Kayseri’de icra edilen türkülerin ezgi bakımından en önemli taraflarından biri “Kayseri tavrı” adı ve-
               rilen kendine has bir “stil” sergilemesidir (Kınık 2011: 54). Türkü söyleme geleneğinde “tavır” en önemli
               unsurlardan biridir. Zira “türkülerin söylenmesi”, “yörenin türkü tavrının bilinmesini gerektirmekte-
               dir.” (Mirzaoğlu 2015: 29). Dolayısıyla bu “tavır”, Kayseri’nin “ekonomik öngörünün” de gelişmiş olduğu
               “kültürün ana bölgeleri”nden biri olduğunu da ortaya koymaktadır. Zira yine Lomax’ın ifade ettiği üzere
               “kendine has özellikleri olan ezgiler ekonomik öngörünün en gelişmiş olduğu toplumlarda bulunmakta-
               dır.” (Ferris 1997: 93) ve belirli bir stile sahip olan bölge “kültürün ana bölgelerine tekâbül et[mektedir.]”
               (Ferris 1997: 92). Ayrıca “şarkı söyleme stili ve kültür arasında daha ileri bir paralellik” olduğunu ortaya
               koyan Lomax, müzik icrasını “kültür bütününün ayrılmaz bir parçası” olarak ele alarak müziğin kültür
               içindeki temel işlevinin, “dinleyicilerin yurtlarına ve mensup oldukları topluluklarına karşı besledikleri
               duyguları kuvvetlendirerek bir güvenlik duygusu oluşturmak olduğunu” (Ferris 1997: 90) dile getirmiş-
               tir. Böylece türküler, “bir yerli -bir yerde doğan kimse- ile onun kökleri arasında temel bir bağ kur[ması-
               nı]” sağlamış ve kişiyi tâbi olduğu kültürün “doğal etkinliklerine” hazırlamıştır (Ferris 1997: 90). Nitekim
               türkülerdeki “aynı ezgi” tekrarlarının, “dönen bir daire gibi üç, beş kez veya daha fazla yinelen[erek]”
               insanların “zaman ve “mekân” algısında önemli bir değişim icra ederek insanları “geçmişe bağlayan” bir
               nitelik taşıdığı da belirtilmektedir (Mirzaoğlu 2015: 21).
                  Diğer taraftan Kayseri’de icra ve ibda edilen türkülerde “Kayseri tavrı”nın da belirleyici olduğu “şarkı
               söyleme kalıpları”, gerek estetik yapının sosyal normlara göre şekillenişinde gerekse bu estetik yapının
               toplumların “dinamik bir fonksiyonu”na dönüşmesinde etkili olmuştur. Zira Lomax’ın tespitlerine göre
               “şarkı söyleme kalıpları” ile şarkıların yaratılma sürecinde en temel unsuru teşkil eden “sosyal normların
               değişimi” arasında önemli bir ilişki vardır ve kurulan bu ilişkiye bağlı “dinamik bir fonksiyonu” olan
               “estetik” (Ferris 1997: 93), bu toplumların gerek kültürel gerekse edebî yönden yapılanmasını sağlamış-
               tır. Gülay Mirzaoğlu’na göre türkülerin önemli bir diğer işlevi de “diğer ‘sözlü sanat’ ürünleri gibi, sanat
               yaratımına imkân vermesidir.” (Mirzaoğlu 2015: 27). Dolayısıyla doğası gereği Kayseri’de kendine özgü
               bir yapılanışı da tesis eden türkü söyleme geleneğinin “Türk türkü söyleme geleneği”nin önemli bir par-
               çası olduğunu da ifade edebiliriz. Nitekim Lomax da “şarkı söylemenin tavır ve içerik bakımından, onu
               yaratan kültürün kalıplarıyla, bir bütünün parçası gibi ilişkili bir etkinlik olduğunu ortaya koy[muştur.]”
               (Ferris 1997: 93).


                  1. 3. Tema Özellikleri
                  Türküler, “halk hayatına sıkıca bağlı, onun dramının hikâyesi” (Başgöz 2008: 26) olduğu içindir ki
               onlarda biz “ya doğrudan veya kişilere ve olaylara bağlı olarak, geniş bir yelpazede insan duygu ve dü-
               şüncelerinin ifadesini buluruz.” (Başgöz 2008: 23).
                  Osmanlı coğrafyasında türkü üzerine çok önemli derlemeler yapan İgnacz Kunos “halk türküleri”
               olarak nitelendirdiği türküleri “maniler”, “aşk türküleri”, “eşkıya ve asker türküleri”, “bekçi / ramazan
               türküleri” ve “çeşitli türküler” adı altında beş başlık altında toplamıştır (Kunos 1998: 14). Kanaatimizce
               4) Kayseri’de türkülerin icra bağlamları için bk. “1. 5. Türkülerin İcra Ortamları (Bağlam)”.
               26
   21   22   23   24   25   26   27   28   29   30   31