Page 91 - kayseriden_kopan_turku
P. 91
iyi bakım yapıldı. Annem; “ Bu bana Allah tarafından gönderildi. Buna ben bakacağım.” dedi ve kendisine
de bir yardımcı tutuldu. Köyüne mektup yazılıp durumu anlatıldı. Şerife Abla 11 ay sonra ölmedi. Kendisini
anne ve babamın ayaklarına atardı teşekkür etmek için.
İlkokuldayken annemin isteğiyle bale eğitimi aldım. Ama daha sonra basketbola ilgi duydum ve bu nedenle
bale eğitimim yarı da kaldı. Altı yaşındayken kardeşim Özlem doğdu. Ama o henüz doğmadan bana bir oda
dolusu oyuncak getirdiler ve doğacak olan kardeşimin verdiğini söylediler. Bundaki amaç sanırım doğacak
olan kardeşimi kıskanmamam içindi. Bugün bile bir elmanın iki yarısı gibiyiz. Birbirimize çok bağlıyız. Onun
çocukları benim, benim çocuklarım onun gibidir.
Babam çok yakışıklı bir erkekti. Babam ne zaman bir salona girse başlar Ondan yana çevrilirdi. Yanında
annem varken daha da güzel oluyorlardı. Annem dünya güzeli bir kadın, babam çok şık bir erkek. Giydiğini
yakıştıran bir insandı babam. Sade giyinirdi ama en iyi kumaşlar seçerdi. Korkunç bir araba sevdalısıydı.
Amerikan arabaları vardı. Hatta bir kaç tane olurdu arabası. İyi hatırlıyorum, Mersedes marka arabasını
radyo’ya gidip gelirken kullanırdı. Nereden bulurdu, nasıl bulurdu bilemiyorum, üstü komple cam olan
bir arabamız bile vardı. Düğmeye basıldığında üstü tamamen açılıyordu. Güya suda giden araba almıştı.
Bir gün annemle arabayı tam suya süreceklerken annem telaşlanmış ve “ Aman Ayhan! Ya suda gitmezse!”
demesiyle gerisin geriye dönmüşlerdi. Hız yapmasını sevmezdi. Annemin kıyafetleri çoğu zamanlar ara-
banın rengine uygun olurdu. Aslında annem asla abartıya kaçmayan ama sürekli şık olan bir kadındı. Zaten
O her konuda mükemmel bir kadındı. Kardeşim ve ben Onun çeyreği bile olamayız desem doğrudur. Ama
kardeşim, babamın nüktedanlığını almış. Onun gibi şiir yazabiliyor ve espri yapabiliyor. Ben ise fizik olarak
babama benziyorum. Zaten O, para anlamında asla hırslı bir insan olmadı. İhtiyaçlarını karşılayacak kadar
parası olsundu yeterdi Onun için. O yıllarda türküye “Çoban Müziği” diyorlardı ve organizatörler kapımızı 91
aşındırdıkları halde babam uzun yıllar Avrupa’ya çıkmadı. Şöyle söylediğini çok iyi hatırlıyorum:
“ Kimsenin parası, beni masalarında bağlama çalmaya yetmez.”
Zaten gerçek sanatçılar, çal, söyle dediğiniz zaman kolay çalıp söyleyen insanlar değillerdir. Kaldı ki biz
çocukları olarak onları yalnızca konserlerinde görmüştük. Ben kardeşimden bu konuda biraz daha şans-
lıydım diyebilirim. Meraklıydım ve özellikle İzmir Fuarı’ndaki, Antalya Altın portakal Film Festivali’ndeki
konserlerine beni de götürmeleri için her şeyi yapardım.
Ağa bir adamdı. Kimseye borçlu kalmak istemezdi. Ama annemin ufku açıktı ve doğru yatırımlar yapardı. Her
zaman merak etmişimdir. Köyde yetişen bir erkek nasıl bu kadar şık, zarif ve centilmen olur diye. Sanırım
ruhu asildi. Babamın dört kızı oldu evliliklerinden. Ben büyüyüp genç kız olduğumda, babamla karakter-
lerimiz çatışıyordu. Bana karşı sabırsızdı. Sanırım ben de ona karşı öyleydim. Cahil olduğum dönemlerdi.
Bir gün tartıştık ve kendisine bağırdım. Bunun üzerine şöyle söylemişti bana:
“ Sen bana bağıramazsın. Ben Ahmet Gazi Ayhan’ım.”
Genç kızlığımda arkadaşlarımla birlikte Çankaya’ya gidip bir kafede bir şeyler içmek, sohbet etmek hiç
olmadı. Çünkü baskı yapılıyordu. Sanatçı çocuğu olmanın gereğiydi sanırım. Çünkü babam kızlarına karşı
kıskanç, despottu. Ama annem daha da despottu.
Aslında babam yumuşak bir insandı. Bize çok düşkündü. Şimdi düşünüyorum da bu kadar çekinmemize
gerek yokmuş. Buna rağmen evimizde erkek sinek bile kalamazdı.
Evimize bekâr erkek misafir hiç gelmedi. Bir örnek vereyim: İstanbul’da yaşayan dayımın genç yaşta eşi