Page 127 - Yılınlı Dağı Kitap
P. 127
epey zaman vardı ama eşkıya işte ortaya çıkmıştı.
Böyle rahat ilerleyen adam, mutlaka eşkıyanın ta
kendisi olmalıydı. Binbaşı, saklandığı yerde taş
kesilmiş duruyor ve nihayet eşkıyayı yakalayacağına
kesin gözü ile bakıyordu. Tüfeğini karanlıkta beliren
gölgeye doğrultu ve daha da yaklaşmasını bekledi.
Adam doğrudan Çiloğlu Gediği’nden çıkmış ve
Boncuk Kuyu’ya yönelmişti. Binbaşı Cafer Bey
kurallara uyacak ve birden ateş açmayacaktı. Önce
adama teslim ol ihtarını çekecek, şayet teslim olmaz
ise tüfekler konuşacaktı. Gez göz arpacıktan beyaz
gölgeyi görüyordu. Namluyu şaşmadan tutan binbaşı,
yirmi arşın kadar yaklaşan gölgeye seslendi. Sesi,
çektiği zahmetler yüzünden öfke doluydu. Karanlık
gecenin sessizliğinde sesi, geceyi bıçak gibi yardı.
“ Ulan imansız, yakaladım seni. Teslim ol! Teslim ol
bre alçak. Hükümet adına teslim ol diyorum. En ufak
bir hareketinde leşini yere sereceğim. Teslim ol! “ dedi.
Yunus Çavuş elinde ki su güğümleri ile dondu kaldı.
Hiç beklemediği bu hal karşısında çok şaşırdı. Gece
vakti bunlar da nereden çıkmıştı? Ses Gavur Hacı’nın
sesi değildi. Üstelik ses üzerine birçok gölge
ayaklanmış ve yıldızların şavkında parlayan tüfeklerin
namlusu ortaya çıkmıştı. Çavuşun yapacak hiçbir şeyi
yoktu. Güğümleri yere bıraktı ve olduğu yerde dondu
kaldı. Bunlar olsa olsa hükümet kuvvetleri olurdu.
Yukardan, kayaların arasından sesler geliyor ve sanki
yamaçtaki çalılar, taşlar canlanmış her birinin altından
bir gölge çıkıyordu.
Jandarmalar sevinç içinde idiler. En sonunda birini
yakalamışlardı. Gölgenin hareketsiz kalışı, onların ateş
etmesini önledi. Birer ikişer ortaya çıkıyor ve kaçağın
etrafını sarıyorlardı. Adamın üzerinde ve elinde silah
falan yoktu. Hayret şekilde, bakırdan iki su güğümü
119