Page 68 - Yılınlı Dağı Kitap
P. 68
taştan taşa sekerek, mağaranın ağzına kadar iz
bırakmadan geliyordu. Alaca karanlıkta onu kimse
takip edemiyor, izini bulamıyordu.
Jandarmalar o bölgede birçok baskınlar ve
aramalar yapmış, fakat Hacı’yı yakalayamamıştı. Hatta
bir çok kere jandarma mağaranın önünden geçmiş,
orada bir mağara olduğunu ve Gavur Hacı’nın
saklandığını fark edememişti. Jandarmalar çekildikten
bir müddet sonra Hacı, ortaya çıkıyor yine yapacağını
yapıyordu. Ahali Gavur Hacı’dan yılgın ve ona karşı
bitmek bilmez bir kin besliyordu.
Güneş yavaş yavaş batıyordu. Yılanlı Dağı’nın
gölgesi üzüm bağları ile kaplı vadiyi doldurdu.
Gökyüzünde dönenen kartallar yuvalarına dönüyor ve
Yılanlı Dağı’nın göğsünden sürüyü toplamaya çalışan
kekliklerin sesi çağlayan gibi dökülüyordu. Önce kazak
keklik ötmeye başlıyor, o susunca diğerleri cevap
veriyordu. Sabahları ala sığırcıklar dutlara sürü ile
konuyordu. Lezzetli ve yağlı kuşlardı. Pilav üzerinde
büyük bir iştah ile yeniyor ve o kıtlık günlerinde
vazgeçilmez bir yemek oluyordu.
Ahmet, eşkıyaya karşı tek gözlü ağızdan dolma
tüfekle bir iş yapılamayacağını biliyordu. Eşkıyanın
elinde mavzer vardı. Gerçi Hacı Mustafa Efendi’nin her
zaman el altında bulundurduğu çift gözlü ağızdan
dolma tüfekleri de vardı ama o tüfekte mavzere karşı
bir işe yaramazdı. Babası ufak tabanca taşıyordu.
Tabancayı Hacı Mustafa Efendi kuşağının içinde
saklar, namluda mermi sürülü öyle taşırdı. Ama
bunların hiç birinin iş görmeyeceğini ve Hacı’nın
kurnazlığına, kalleşliğine ve mavzerine karşı bir şey
yapmanın mümkün olmadığını, Ahmet iyi biliyordu.
Ev ahalisi, Hacı’nın geceleri ortaya çıkmamasına
karşı, yine de tedbiri elden bırakmıyordu. Açıkta
60