Page 74 - Yılınlı Dağı Kitap
P. 74

kalıyordu. Çiloğlu gediğinden çıkınca Cırık Gediği’ne,
                                  oradan da  Boncuk Kuyu’ya, batıya dönülür, o  zaman
                                  Küçük Yılanlı Dağı tam karşıya düşerdi. Cırık
                                  Gediği’nin kayaları ise Çiloğlu gediğinin tam karşısında
                                  sıralıydı.
                                       İnsanların çilesi bitmiyordu.  Şu solgun  ışıkların
                                  sızdığı evde kimlerin babaları, Çanakkale’de mi,
                                  Yemen’de mi, Kafkasya’da mı, Galiçya’da mı,
                                  dünyanın neresindeydi? Evler de  tutunacak dal yok,
                                  evler sanki boş, bir garip, bu ıssızlık ve kimsesizlikte,
                                  korku ve karanlık vardı. Mutlaka evlerde üzüm vaktini
                                  bekleyen kadın  ve çocuklar, en izbe ve  karanlık
                                  köşelerde, yokluk ve ümitsizlik içindeydi.
                                       Ahmet  kendinde  bir  yalnızlık ve çaresizlik
                                  hissediyordu. Ama daha hayatın başındaydı. Şimdiden
                                  güçlüklere boyun eğmemeliydi. Dikilmeli ve bir  şeyler
                                  yapmalıydı. Ama nasıl, ne yapacaktı.  Şu eşkıya
                                  olmasa askere huzurla gider bütün sıkıntılardan
                                  kurtulurdu.  Bir taraftan insanların yoksulluğu,  şehit
                                  haberleri, kıtlık, hastalık, eşkıyanın zulmü gibi
                                  nedenlerle Ahmet’in gözü arkada kalacaktı. Bu
                                  düşünceler Ahmet’i bunaltıyordu. Gözleri ovada, şehrin
                                  belli belirsiz  ışıklarını gözlüyordu. Kendi evleri
                                  kocaman ve karanlık bir yığın gibi duruyordu. Uzanan
                                  üzüm asmalarının kolları, yıldızların  ışığında, siyah
                                  gölgelerle belli oluyordu. Ahmet gecenin o geç vaktinde
                                  dünyayı yeni görüyormuş gibi inceden inceye seyretti.
                                  Yan yana üç bal dutun sülieti yeni ortaya çıktı. Bu dut
                                  ağaçlarının dutları parmak kadar iri ve son derece
                                  tatlıydı. Dutların üzerine sarı asmalar, saka kuşları,
                                  kanaryalar, cin kuşları, kuyruğu kınalılar ve daha
                                  niceleri gelir dutun meyvelerini gagalayarak yerlere
                                  dökerdi. Geçen gün birden koca bir oba ala sığırcık
                                  konmuş, onları kovalamakta Ahmet’e düşmüştü.


                                                           66
   69   70   71   72   73   74   75   76   77   78   79