Page 149 - Emir Kalkan Hikaye Yarışma
P. 149

Menekşe Şafak | Hipnoz
                                         3. BÖLÜM ‘SON GECE’

               Küçük odanın bembeyaz eşyalarına zıt kapkara duvarları geceye ev sahipliği yapı-
            yor, bütün oda yalnızca küçücük bir saatten çıkan tik tak seslerini işitiyordu. Bir katil
            karnına çektiği dizlerine kollarını dolamış saatlerdir aynı şeyi tekrarlıyordu.
               “O gün geldi”

               Yelkovan akrebe yetiştiğinde, tarih çizgisi ertesi güne aktığında her şeyin baş-
            ladığı güne dönülecekti. Katil, kurbanına kavuşacak... Kurban katile dönüşecekti.
            Bütün dengeler değişecek, çarkın belki de bir dişi kırılacak ya da bir insan yeniden
            doğacaktı. Takvim yaprağından koparılan bir sayfa her şeyi çöpe atacak, yeni gün
            yeni bir düzene dönüşecekti. Bu defa 13 Eylül günü katil için sonsuzluk, kurban için
            bir özgürlük olacaktı...
               Kapkara gökyüzünü aydınlatan şimşek ardından gelen güçlü bir gürültüyle yeryü-
            zünde yankılanıyor, gök kubbe kendisini yeni güne hazırlıyordu. Küçük kızın katili,
            ellerindeki hayali kan izlerini izliyor, katilin katlettiği küçük kız gökyüzünün en parlak
            yerinde özgür kılınmayı bekliyordu.
               Arslan 10 yıl önce tamda bugün, bu saatlerde küçük kızının odasına ilerliyordu.
            Afra olacaklardan habersiz babasının gelişini, kendisine masal anlatmasını bekli-
            yordu. Nihayet Afra babasına, katil kurbanına kavuşuyordu. Henüz daha altı yaşında
            olan küçük kızın büyük umutlarla süslediği, pembe rengin hakim olduğu küçük
            krallığının kapısı aralanıyor, dakikalardır beklediği biricik babası odaya giriyordu.
            Kızın dudaklarında küçük bir tebessüm yeşerirken Arslan’ın dudakları mekanik bir
            hareketle kıvrılıyordu. Bir katilin soğuk bakışları küçük kızın üzerinde dolaşıyor,
            Afranın babasına seslenmesiyle nefretin soluğu odayı kaplıyordu. Arslan kararını
            çoktan vermiş, Afra için son bu kez gerçekten gelmişti.

               Küçük kızın kaderi, dünyaya gelirken babası tarafından çoktan yazılmıştı. Afra,
            babasının gözünde annesinin katiliydi. Arslan ise kızının gözünde bir kahraman, bir
            kurtarıcıydı. Şimdi ise onun ölüm meleği, küçük dünyasının büyük sonu olacaktı.
               Adamın bir anda belinden çıkardığı bıçak havalandığında aynı hızla kızın iki
            göğsü arasında ki yerini çoktan bulmuştu. Afra’nın dudaklarındaki gülümsemenin
            solmasını dahi beklemeden inen ikinci darbe küçük kıza tarifi olmaz bir acıyı miras
            bırakırken, Arslan bundan büyük zevk duymuştu. Odayı dolduran çığlık seslerine
            karışan acıya bulanmış inleme seslerine karşılık inen her bıçak darbesi adamın
            suratına tatmin olmuş bir ifadenin resmini çiziyordu. Küçük kızın babasına uzanan
            elleri de bıçak darbesinden nasibini almış, dudakları son kez yardım dilenen bir




                                                                                    149
   144   145   146   147   148   149   150   151   152   153   154