Page 147 - Emir Kalkan Hikaye Yarışma
P. 147

Menekşe Şafak | Hipnoz
            edecek kadar iyi bir insan, iyi bir baba olamamıştım. Kesinlikle daha fazla acıyı hak
            ediyordum. Küçücük kızımı maruz bıraktığım acının on kat mislini yaşamam gereki-
            yordu. Ona indirdiğim her bıçak darbesinde aldığım sadist hazzın yerine her an daha
            da fazla vicdan azabı çekmem gerekiyordu. Karımın emanetine sahip çıkamadığım
            için bu tımarhanede her gün yeniden ölmem gerekiyordu; bir sonraki güne yeniden
            uyanabilmek için...

               Yumruk yaptığım elimin boğumları morarmaya yüz tutmuşken düzenli aralıklarla
            ellerimle kafama vuruyordum. Gözlerim yerdeki bir noktaya sabitlenmiş, bedenim
            sağa sola hızla gidip geliyordu. Kontrolümü yeniden kaybetmiştim. Kelimelerim yine
            dilimin tutsağı olmuştu. Gerçekle düş arasındaki belirsizlikte kaybolmuş bir vaziyette
            neyin doğru olduğuna karar veremiyordum. Bakıyordum lakin göremiyordum. His-
            settiğim tek şey, hiçbir şey hissedemediğimdi. Kızımı öldürmüş müydüm sahiden?
            Yoksa bütün bu olanlar, çevremdeki insanlar, koskoca kainat bana karşı düzenlenmiş
            bir oyunun parçası mıydı? Kimdim ki? Gerçekten var mıydım?

               “Arslan”
               Hipnotize edilmiş bakışlarımı olduğu yerden çekerek bedenimin öne arkaya
            senkronize olmuş hareketlerine son vermeden başımı kaldırdım. Sertçe yutkunurken
            kapının önünden bana seslenen hemşirem Leyla Hanıma “O burada.” dedim. Şefkatli
            bakışlarını üzerimden çekmeden ağır adımlarla yanıma gelerek önümde diz çöktü-
            ğünde “Kim burada Arslan?” diyerek elini omzuma dostça koydu. Onun bana karşı
            şefkatli ve sevecen tavrı beni çileden çıkartmaya yetiyordu. Bu akıl hastanesinde herkes
            bana bir canavarmışım gibi bakarken Leyla’nın bana acımasından nefret ediyordum.
            Lakin uzun zaman önce ona kızmayı bırakmıştım. Çünkü vazgeçmiyordu. Ona her
            saldırışımda, her bağırıp küfredişimde daha da fazla iyi niyetle karşılaşıyordum.
            Benim aksime o vicdanlı bir insandı. Merhamet onun doğasında vardı. İnsana insan
            olduğu için değer veren nadir kişilerdendi.

               “Kızım burada.”
               İnce kaşları çatılarak bana bakmaya devam ettiğinde ellerimde ellerinin sıcak
            dokunuşlarını hissettim. Nazik bir hareketle yumruk yaptığım ellerimi aralayarak
            işkenceme son verdiğinde “İlaçlarını almıyorsun. Saat çoktan dördü geçti. Haydi
            kalk.” dedi.
               “O buradaydı Leyla.”
               “Afra sadece burada Arslan” diyerek sol göğsüm üzerine dokunduğunda başımı
            iki yana sallayarak “Hayır.” dedim.




                                                                                    147
   142   143   144   145   146   147   148   149   150   151   152