Page 162 - Emir Kalkan Hikaye Yarışma
P. 162

Emir Kalkan Hikâye Yarışması
            ve güven okunuyordu. Nar şerbetini yudumlarken dingin görünüyordu. —Şimdi de
            Çin diyarında icat edilen Gutenberg’in matbaasının Devleti Osmaniye’ye getiren
            İbrahim Müteferrika güzide icatla ilgili maketi sunacaklardır. Arz ederim. İbrahim
            Müteferrika önce matbaanın icadı hakkında kısa bir sunum yaptı ardından ülkeye
            getirilişi ve tab işinden dağıtıma kadar yaşadığı zorlukları, yeni bir icat olduğu için
            kullanacak işçilerin Frenk diyarlarından getirilmesine kadar yaşadığı prosedürleri
            anlattı. Ve son olarak da şu ana kadar basılan eserlerin Sultan Selim Camii bitişiğin-
            deki depoda saklandığını belirtti. Sultan Ahmet nar şerbetinden bir yudum daha içti
            ve yutkundu. Genzine şerbet kaçtığı için iki defa öksürdü, sol elinin tersiyle ağzını
            silerek söze başladı. —Devleti Âlimizde matbaanın yeni bir icat olduğu için nakkaş-
            hanedeki hattatların kaygıları malumumuz. Dini eserlerin ve Kur’an’ın basılması
            hattatları kaygılandıracağı için bir süre beklenmesi gerek. Konu Surname’ye gelmişti
            ki kabul salonunda bu sabah şiirlerini arz eden Nedim’in gözlerinin içine baktı.
            Nedim’in gözbebeklerindeki ışıltının sönmeye başlaması onu endişelendirdi. Lale
            Devri eğlencelerinde daha ona ihtiyacı vardı. Şair Nedim’in İstanbul ve Lale Devri
            şiirleri ayrıca Şair Vehbi’nin Surname’si basılsın. Sultan Ahmet damadına döndü.
            —Surname hazır mıdır? —Hünkârım nakkaşhaneye en son uğradığımda en geç yarına
            kadar baskıya hazır olacağını öğrendim efendim. —Öyleyse tez zamanda matbaaya
            ulaştırılsın. Şair Nedim, eliyle alnından süzülen terleri sildi. Oda çok mu sıcak olmuştu.
            Yüzünün kızardığını hissetti. Sabırsızdı, minderlerin üzerinde parmaklarını durma-
            dan oynatıyordu. Kıskançlığını gizlemeye çalıştı. Ancak kısa bir süre başarabildi bunu.
            Sedef kakma büyük kapıdan hışımla dışarıya fırladı. İbrahim Müteferrika Sultan III.
            Ahmet’in yüzüne baktı. Sarayın son konuğu Hollanda heyetiydi. Sarayın geniş oda-
            sında zengin ikramlarla ağırlanmış olsalar da bekletilmekten sıkılmış gibiydiler. Az
            sonra ellerindeki lale saksılarıyla kabul salonun alındılar. Güzel Sefire Lavender
            elindeki gonca lale saksılarını sultana sundu. Sultan Ahmet, güzel bir jestle Hollanda
            heyetinin gönüllerini almaya çalıştı. Altınboynuz’u süsleyen her çeşit lale soğanından
            kırk adet verilmesi emrini verdi. Sadrazam Damat İbrahim Paşa başıyla onayladı.
            Hatta bu hediyelerin içinde beş yüz altına satılan ve alıcı bulan “Mahbup” adlı lale
            soğanı da vardı. *** Topkapı Sarayı’nda yakudi kubbeler arasında bir baykuş sesi
            duyuldu. Levni fırça takımlarını yerine koydu. İlk defa Yirmisekiz Mehmet Çelebi’nin
            anlattığı gibi Frenk diyarlarındaki ressamların portrelerinden denemişti. Bu portre-
            den diğer hattatların haberi olmamalıydı. Telaşla yere düşürdüğü ince fırçasını doğru
            eğildi. Doğrulurken sol elinin üç parmağı kesik hattatın fırçayı uzattığını gördü.
            Dalgınlığından odaya nasıl girdiğini anlamamış, nasıl olduysa yanında birdenbire
            bitivermişti. Bir aydır nakkaşhanede çalışan bu hattatın parmaklarını ilk defa fark
            ediyordu. Levni çalışma odasındaki yağ kandillerini söndürürken üç parmağı kesik
            nakkaşı düşündü. Yırtıcı kuşları andıran burnu, ince uzun yüzü ve çatık kaşlarıyla



            162
   157   158   159   160   161   162   163   164   165   166   167