Page 62 - Emir Kalkan Hikaye Yarışma
P. 62
Emir Kalkan Hikâye Yarışması
Çöl ahalisinin dilinde dolaşan “Beyimizin kızı hamuş kesilmiş, hiçbir saray hekimi
derdine bir çare diyememiş.” söylentileri Zamani’nin de kulağına değdi bir gün. Su
saatlerinin ününü duyduğu saraya, muhafizların kuşkuyla üzerinde gezinen gözle-
rine bakarak ve “Uzak ülkelerden geldim, dolaştığım mülklerden beyin kızına çareler
getirdim” diyerek girdi. Yıldızlı bir çöl gecesinin serinliğinde girdiği sarayda, kalbinin
bir parçasını muhafızların refakatinde önünden geçtiği su saatinin şırıltısında bıraksa
da, nedimelerin eşliğinde vardığı huzurda Zamani’nin nakıs yüreği kemale erdi.
Mor bir sümbül kokusu yayan karşısındaki ince bedenin lacivert gözleri, Zamani’ye,
gördüğü iklimlerin hiçbirinde duymadığı sesler söyledi, aşinası olmadığı bir nefes
üfledi. Ve Zamani oracıkta dizleri üstüne çöküverdi. Kalbinin bir yarısı aydınlanırken
diğer yarısı gölgelendi. Halden hale girdi de hiçbir hal yürek taşmasına yeter gelmedi.
Biraz hürmet, biraz hayret, biraz heves kokan kapıların eşiğinde çok sırlar ifşa etmiş
de akabinde kendi de sırrolmuş gibi. Dönülmemesi gereken bir seferden az evvel
dönmüş, çıkılmaması gereken bir yola yüzyıllar evvel revan olmuş gibi. Olmuş da o
yolda azar azar tüm uzuvlarını yitirmiş gibi. Ve bu yitikte kimbilir neler bulmuş gibi.
Bir hal dokundu Zamani’ye zamanların ötesinde.
Zamani ertesi ve daha ertesi gün, beyin hamuş kesilmiş kızına şifa ümidiyle girdiği
huzurda şifaya muhtaç hale geldi. Zahter’in göl laciverdi gözlerinin serinliğinde çok
vakitler oyalandı, lakin zamanı saymayı unuttu. Çok vakitler geçti de Zamani’ye bir
‘an’ bile gelmedi.
Sonra bir gün arı duru bir sesle konuşmaya başladı Zahter. Su saatlerinin şırıltısı
kesildi. Yalnızca Zahter’in su gibi durgun sesi yankılandı sarayın mermer koridorla-
rında.
Beni, dedi Zahter, bir yangından kurtarabildiği kelimelerle, rüyalarımdaki o bel-
deye götür. Gözlerime bir iz yürüsün o suların sesinden, vakitleri saydıkça daralan
ruhuma bir dinginlik otursun, içime dolan çığlık artık sussun. Aşka düşeyim de
düştükçe çoğalayım, yanayım da yandıkça arınayım. Girmesin göklerle arama hiçbir
şey. Vakitleri artık göklerden sorayım.
Peki, dedi Zamani. Yabancı olanın gelmesini beklemekle, yabancı olana gitmek
arasındaki bütün yolculukları hükümsüz kılan bir onayla eğdi başını. Yandıkça arın-
mayı uman Zahter’in arınmış gönlünde bir yer bulmayı diledi. Zahter’in gözlerinde
uyuyan lacivert gölün dinginliğinde serinledi. Peki, dedi bir kez daha.
62