Page 57 - Emir Kalkan Hikaye Yarışma
P. 57
Sümeyra Öztürk Şahin | Göl Zamanı
bilgiyle kalplerine kara düşmezken, senin kalbin karalar bağladı? Sana ne oldu da
zamanı ölçüp biçmeye, ölçtüğünü de saymaya kalktın? Sana ne oldu da gölün müşfik
sularında görmek istediğin, hep daha fazlası oldu gördüğünden?
Ey Zamani, söyle, sana ne oldu?”
Zamani usulca göle eğildi. Terleyen yüzüne serin gölden avuç avuç su verdi. Gölün
kıyısında rüyasını çok evvelden gördüğü, gölgesi durgun göl sularında yüzen azametli
bir su saati hayal etti. Yüzüne bir tebessüm yayılıverdi. Ey büyüklerim, dedi. Ey atala-
rım, cedlerim! Gözlerini yaşta en ileri olanın gözlerine dikti. “Uyku bölen rüyalarım
ve de güzel bir hayalim var. İzin verin, hayalim hakikat olsun!”
Az ötedeki çam ağacının yeşil dallarından yorgun bir leylek havalandı. Su menek-
şeleri ve beyaz nilüferlerin yaprakları merakla kıpırdandı. Zamani’nin tebessümü
muhatabının gözlerinin karasında, erken gelen bahar rüzgarı gibi dağıldı. Güzel olsaydı
hayalin, hiçbir beşer gücü yüzündeki tebessümü silemezdi, dedi yaş almış gün görmüş,
söz söylemekte ve de söylediği sözü yapıp eylemekte mahir bilge. Raviler meclisinin en
yaşlı üyesi. Güzellik ki tebessümde sabit kılar lisanı, diye ekledi. Ravinin derin bakışları
altındaki sessizlik, kısa gölgelikli yeşil ağaçlardan gelen serinlikle dalgalandı. Ey sırrın
fani taşıyıcısı, dedi yaşlı ravi son bir gayretle. “Göklerin ezeli hüznünden ve suların
seslerinden haberler söyle bize. Göğün renklerini bölme. Biz ki kadim zamanlardan
beri aşina manalı nazarlarla bakışıp durduk göklere ve sulara. Değil mi ki her şey
ölüme koşuyor olduktan sonra, zamanı parçalara ayırmak ne mana?”
Yaşlı ravi içine ağıt düşmüş yorgun gözleriyle, Zamani’nin içine kara düşmüş
hırslı gözlerine uzun uzun baktı. Bakışları gözlerinden kalbine yol alınca gördü ki
küçük kara bir leke Zamani’nin kalbinde gün gün büyümektedir ve Zamani yolundan
dönmeyecektir.
“Bilmiyorsun, kendini bulman için ne kadar çok araman gerekecek?”
Olsun, dedi Zamani bir tutam kurumuş çuha çiçeği rüzgara karışırken. “Aramaya
ve ne kadar çok aradığımı saymaya kabiliyetim var.”
Kızgın güneşin hararetinde saydam sulara bakarak uzun uzun, bana, dedi Zamani,
bir çöl vaat edildi. “Her gece rüyamda içinde su olmayan yerler gördüm. Uçsuz bucak-
sız kum denizlerinin üzerinde yüzüyor yüzüyordum. O yerlerin varlığına inandım bir
zaman sonra, bilmiyorum ne kadar sonra. Dünyanın buralardan ibaret olmadığına
inandım. Gitmek sancısı düştü sonra içime, oraları görmek…Önce korktum. Gitmeye
yazgılı kalbimin derdini, buralarda ölmemeyi ahde vefasızlık sayan ceddime nasıl
anlatırdım? Anlatması yoktu ki bu derdin, yaşaması vardı. Ama artık öyle bir yer etti
57