Page 52 - Emir Kalkan Hikaye Yarışma
P. 52

Emir Kalkan Hikâye Yarışması
            keşfetmemişti. Belki de hiç aramamıştı. Herkes o kadar memnundu gördüğünden.
            Bir sefere ihtiyaçları yoktu.
               Ama bana ne oluyor böyle, diyordu Nazar Kadın. “Ne oluyor da bana, yetinmiyorum
            gölün sathına düşen manzarayla? Ben de aynı efsaneyi dinleyerek büyüdüm oysa. Ben
            de bu göl insanlarının konuştuğu sözcüklerle konuştum yıllarca. Aynı rüzgarlarda
            yıkandı benim de yüzüm.” Seçilmişliğine inanacak olurdu böyle zamanlarda Nazar
            Kadın. Diğer göl insanlarının yapamayacakları türden bir keşfin sahibi olacağına
            inanırdı.

               Ama ya böyle bir yer yoksa? Hiç olmadıysa? Hatta kendisinin bilmediği, dedesinin
            bilmediği, gelmiş geçmiş bütün bu göl insanlarının hiçbirinin bilmediği biri. Bir gün
            bu suları sessizce terk ederek. Uzak ve meçhul yerlerin keşfine çıkmışsa. Kimse onun
            yokluğunun farkına bile varmamışsa. Uzun kışlardan ve baharlardan, uzun yazlardan
            sonra bir gün eli boş dönüp de seferinden, uzun uzun ağlamışsa. Ve kimsecikler onu
            anlamamışsa.
               Bütün bunları düşünürken Nazar Kadın, güneş yükselmişti göl suları üzerinde.
            Suların ürkütücü karanlığına bakarak, gördüğüyle yetinmeyip bir öte diyar arayışının
            ardından yollara düşen kendisi gibi birinin daha varlığına inanmıştı Nazar Kadın.
            Hayalinde bir yüz bile yakıştırmıştı o meçhul insana. Var mıydı böyle biri gerçekten?
            Ya yoksa? Olsun. Varsın olmasın. O inandığı sürece vardı ne de olsa. Eli boş döndüğü
            o seferden sonra döktüğü gözyaşları? Tam da şimdi baktığı onun da noktaya düşmüş
            olmalıydı.
               Sularına ab–ı hayat karışmış bir gölün ölümsüzlüğü, başka hayatlar düşleyen kederli
            bir gözyaşı damlası olmadan eksik kalırdı kuşkusuz. Ama Nazar Kadın geleneğin ölüm
            kadar mutlak olduğu bu sularda, duasını bir kalp taşmasına dönüştüremedi. Yani ki
            bu diyarları terk edemedi.




                            SON RAVİLER MECLİSİNDE İSMİN KELAMA DEĞDİĞİDİR.
               Beyaz bir kelebek havalandı erken bahar sonlarında yana yana titrek bir ağıda
            dönüşmüş su sümbülünün yapraklarından. Aynı anda, ertesi sabah münadilerin gür
            sadalarında dağa taşa, ağaca çiçeğe, börtü böceğe ve de ılık göl sularına çarpa çarpa
            büyüyecek bir ses, bir isimlik nefes döküldü son ravinin kıpırdayan dudaklarından
            meclisin orta yerine: Zamani!

               Halkanın başında oturan ve ismi yanındaki ravinin kulağına ilk fısıldayan mec-
            lisin en güngörmüş ve devran sürmüş üyesi gözlerini yere indirdiğinde, sesin tınısı



            52
   47   48   49   50   51   52   53   54   55   56   57