Page 49 - Emir Kalkan Hikaye Yarışma
P. 49

Göl Zamanı  *


                                    Süme yra Ö z t ürk Ş ahin










                         NAZAR KADININ KALBİNİ YABANCI BİR SANCININ EZDİĞİDİR.
               Uğursuz bir geceden devşirilmiş ağır emanetin koynunda yüzerken göl, Raviler
            Meclisinde yüzyıllar öncesinden yüzyıllar sonrasına taşınan kadim bilgi kulaktan
            kulağa gezdi. Son ravinin sesinin tınısı henüz kaybolmamıştı ki daha önceden hiç
            alışık olmadığı muhkem bir ağırlık, bakışları gölün sularında kilitlenmiş Nazar Kadı-
            nın kalbini derin bir sancıyla ezdi. Bildi ki bu sancıyla Nazar Kadın, Raviler Meclisi
            nihayete ermiştir ve artık isim kelama değmiştir.

               Gecenin, geleneğin ve gölün sessizliği, dinlemekte ve konuşmakta mahir ravilerin
            kalplerinde bir yokluk vehmiyle büyürken, hakikate teslim bir ince sızı dalga dalga
            yayılarak bakışı sularda kilitlenmiş Nazar Kadının gözlerine vardı. Vakit sabaha yakındı.
               Hep böyle görünürdü parlak göl sularının yüzeyinde gündoğumları ve günbatımları.
            Saydam suların kızıllığında parlak menevişler belirir, Nazar Kadının gözleri sularda
            kilitlenirdi. Gölgelerini suların üzerine salmış kısa ağaçların ve uzak dağların üzerinden
            usulca kaybolurdu sonra güneş. Ertesi sabah aynı sularda aynı günün, aynı şekilde
            zuhur edeceğine duyduğu sarsılmaz inançla, hep aynı gölün sularına koşardı Nazar
            Kadın. Kısa boylu çeşit çeşit ağacın gölge saldığı göl sularında aynı düşleri görmeye
            alışmış insanların günleri hep birbirine benzediği gibi, sulara yansıyan günbatımları
            ve gündoğumları da hep aynı kalırdı.
               Düşleri de birbirine benzerdi göl sakinlerinin. Yorgun ama huzurlu günlerinin
            bitimlerinde akşam inerken üzerlerine, hepsi aynı neşeli şarkıyı söyler, nakaratları
            hep birbirine denk düşerdi. Gündüzlerde saydam suların üzerine zarifane eğilmiş yeşil
            ağaçların gölgelerini seyreder, ılık rüzgarların uğultusunu dinler, nilüfer çiçeklerinden
            bezenmiş düşler kuşanırlardı. Gecelerde, içinde nilüferler, sazlıklar, kamışlar ve durgun
            sular besleyen göl efsaneleri anlatırlardı birbirlerine. İçinde yaşadıkları gölün nasıl
            oluştuğunu anlatan efsaneler dinleyerek büyürdü göl çocukları. Başlarını yumuşak


            *  Mansiyon

                                                                                    49
   44   45   46   47   48   49   50   51   52   53   54