Page 50 - Emir Kalkan Hikaye Yarışma
P. 50
Emir Kalkan Hikâye Yarışması
yastıklara koyup da daldıkları huzurlu uykularında gündüz ne yaşadılarsa gece onun
düşünü görür, hangi şarkıyı söyledilerse onun nakaratını mırıldanır, hangi efsaneyi
dinledilerse onu büyütür dururlardı göl insanları.
Düşleri bile birbirine bu kadar çok benzeyen göl insanlarının şehrinde sıkılmazdı
Nazar Kadın. Dingin ve aydın göl sularının ortasında, iki insan boyu yükseklikte,
suya dayanıklı ağaç gövdeleri üzerine oturtulmuş ahşap evlerin sarıp sarmaladığı,
havası göl kokan, suyu toprağı zaten göl olan bu su şehrinde gündoğumlarını ve
günbatımlarını izlemekten sıkılmazdı. Bilirdi onlardan biri olduğunu nihayetinde.
Ama bu su şehrinin ötesinde bir yerlerde buralardakine hiç benzemeyen bir hayatın
var olduğunu da düşlemiyor değildi hayli zamandır. Sabahın seherinde göl suları
üzerinden yavaşça yükselerek gün ortasında iyice gökyüzüne ağmış olan, akşamın
gurubunda yine göl suları üzerinden usulca kaybolan güneşin, her yerde böyle doğup
batmadığını düşünüyordu. İlk ışıklarını her zaman bir gölün sathına düşürmediğini.
Güneşin doğuşu ve batışını seyredebilen insanların tümünün, bu ışınların durgun
su üzerine düşürdüğü görüntüye aşina olmadığını da. Durgun ve saydam göl suları
üzerindeki ışık dansıyla bir kez olsun temas etmemiş göz sahiplerinin eksik bir hayatı
yüklendiğini de.
Hissederdi bütün bunları Nazar Kadın.
Ama içinde oraları görmeye dair günden güne harlanan özlemi kendine bile itiraf
edemezdi. İçinde günden güne büyüyen bir boşluk…Kimseler bilmezdi.
Sırlarını ifşa etmemeyi, küçücük bir çocukken dinlediği efsanelerden öğrenmişti.
Demişti ki dedesi bir gün, torununun kumral saçları üzerinde gezdirdiği elini omzuna
koyarak “Evlat, bilmelisin üzerinde yaşadığın bereketli suların kıymetini. Bilmelisin
ki terke kalkışmayasın. Bilmelisin ki başka zamanlara ve başka yerlere özlemler
büyütüp durmayasın içinde. Var olan tek yer ve tek zaman, içinde yaşadığın yer ve
zamandır, bilmelisin.”
Böyle söylemişti yaşlı ve yorgun alnının kırışıklarını bir tek saydam sularda göre-
bilmiş biricik dedesi. Dedesi ki, çocukluğu boyunca yaşayan tek yeganesi. Annesi
ve babasını göl sularının taşıp kabardığı bir yağmur mevsiminde sele teslim etmişti
dedesinin kıymetlisi Nazar. Yağmurlar seyrek yapardı bunu. Ama yapardı.
Kendisi de dedesinin yaşlı ve yorgun alnındaki kırışıklıkları yüzüne bakarak değil
de, göl sularına bakarak seyretmeyi severdi. Gölün efsanesini ilk kez dinlediği o gün de
dedesinin yüzüne değil, berrak bir yaz sıcağının hummasındaki göl sularına bakmıştı.
“Dinle” diyerek başlamıştı dede. “Dinle ki, bu bir vefa öyküsüdür. Kendisine hayat
bağışlayan sulara kenetli yaşamaya ahdetmiş insanların vefa sözüdür. İçlerinde kor-
50