Page 67 - Emir Kalkan Hikaye Yarışma
P. 67
Hem Kadınım Hem Elif *
Ayşe Ün üvar
Sustu! Zamanın rengi gönülsüzlüğe gebeydi. Mor dağların tütsüsü yıkayınca hor
görülen gönülleri, insan kendine içinin taa içine sığınırdı. Öyle yaptı sustu. Derin bir
derya vardı içinde… Adın ne diye sordum ne bileyim pervasızlık ettiği mi? Bilemezdim
çok sonraları bildim… Çok sonraları bildi her kadın! “Kadın” dedi… Yüzüne baktım.
Soru mu anlamadığını ya da biraz ne bileyim işte derbeder falan olduğunu düşündüm.
Derbeder! Neydi derbeder? Nereden biliyorum ben derbeder kelimesini? Neden bu
kadar derin bir yara oluştu kalbimin içinde, bu kelime zihnimden geçer geçmez… Kimi,
neyi, hangi zamanı hatırlattı paslı kilidi kırılmış anılarımın? Nerde eskittim zamanı
zaman kendini eskitmeye kıyamazken? Gözlerimin ardındaki ebedi saklıyı gördü.
Bende ben de ne gördüğünü anladım. Gülümsedim ben de gördüğünü kör etmek için
ve “Adın, adın! Adın ne?” dedim. Sesim çatallı çıktı. İstemeden oldu biliyordum. Ama
sakladığım kendimden utandım. “Kadın” dedi yine ve “Hem kadınım hem Elif” dedi
bu sefer. “Hem kadınım hem Elif” demek ne demekti. Torosların zirvesinde puslu
alaca mor bir zamanda bilen kadın, bilmeyen bildiğini zanneden kadınla dalga mı
geçiyordu kendince… “Adın Elif mi yani” dedim. “Kadın” dedi. “Anladım kadınsın ama
Elif mi adın” dedim. “Önce Kadın sonra Elif, sen önce Kadın değil misin? Kadınlığın
adının önünde değil mi? Önce kadınlığına bakmaz mı herifler? Önce kadınlığına
bakmaz mı çoluk çocuk, önce kadınlığını görmez mi kadın erkek el âlemin hepsi?
Öyle helbet! Önce kadınlığın görünür önce kadınlığın tıpkı senin ben de aradığın
ama benim sen de görmediğim gibi…” “Neydi bu şimdi? Bir dağın zirvesinde keçileri
emiştiren yaşlı ama yaşlanmamış bir kadın kendi felsefesini mi yüklüyordu kendini
taşıyamayan omuzlarıma?” Sustum ben de! Sustu zaman. Sustu insan. Sustu kelimeler.
Sustu umut. Hakikatinse susmaya gönlü yoktu taa ezelden ve ki Âdemden… “Ovadan
gelen bilmez” dedi sessizliğin ardından. “Ova mı?” Yerleşik hayat demek istiyordu ki
işaret parmağıyla kara çadırı gösterdiğini fark ettim. “Ovalı yuvalı öyle ya!” dedim.
“Değil! Kadın var Kadın yok” dedi. “Sen kadınım dedin ya kadın neden yok şimdi”
dedim. “Adı var sanı yok. Sanı var adı yok. Bak!” dedi hiç krem değmemiş buruşmuş
yarılmış kemreleşmiş elleriyle kızıl meşelerin altında ki sağılır kınalı kıl keçilerden
* Mansiyon
67