Page 72 - Emir Kalkan Hikaye Yarışma
P. 72

Emir Kalkan Hikâye Yarışması
            beyaz çemberi kulaklarının hizasından aşağı doğru sarkıyor ve tam köprücük kemiği
            üzerinde duruyordu. Uzunluğu arka tarafa sarkan çemberini kimi zaman boynuna
            dolasa da çoğunlukla açık bırakıyordu. El işlemeli fesinin alnını ortalayan kısmında
            Kırım’ın kimliğini vurgulayan Tarak Tamga’sı (aşağı bakan üç dişli tarak şeklindedir)
            altın yaldızlı iple işlenerek daire şeklinde etrafı çerçevelenerek yanlarda kalan boş
            kısımlara da çarpı aralarına noktalar kondurulmuş şekilde süslemeler yapılmıştı.
            Umay ana Kırım’da doğmuş on iki yaşına kadar orda yaşamıştı. Beşkardeşin dördüncü
            çocuğu olan Umay Ana bir mayıs gecesi saat üç suları annesi, babası, babaannesi, üç
            abisi ve iki yaşındaki kız kardeşiyle birlikte Rus askerlerinin bağırma seslerine karışan
            dipçik darbeleri eşliğinde hayatlarını perişan eden o sürgüne uyanmıştı. Hayatının
            hiçbir anının da unutamadığı o gecenin hatıraları, yıllar boyunca rüyalarında bazen
            de gözlerinin daldığı tiyatro sahnesine bürünen her mekânda yeni baştan oynadı.

               Umay Ana ağır hareketlerle oturduğu sedirden doğruldu ve iki odalı kulübe tarzı
            kâgir evinden dışarı çıktı. Sabahın serinliği geçip gitmiş yer gök güneş ışığıyla bulu-
            şunca sanki börtü böcek bayram etmiş elvan elvan çiçekler etrafa bahar havası yaymıştı.
            Umay Ana kafalarını bir içe doğru çekip bir dışa doğru hareket ettiren güvercinlerin
            bir yandan da pıtı pıtı adımlarla yürüdüğünü gülümseyerek izledi. Buğday kovasından
            bir avuç yem aldı titreyen elleriyle güvercinlerin ayakları altına serdi. Güvercinler
            Umay Ana’nın aşına ekmeğine alışmışlardı her gün aynı saatlerde uğrarlardı evinin
            önüne. Mavi göklerden süzülerek gelen güvercinler, yeryüzüne insanoğlunun hiçbir
            zaman sahip olmadığı özgürlüğü indirirdi. Kahvaltısını erken bitiren güvercinler
            Umay Ana’yı bahçede yalnız bırakarak havalanarak tekrar gökyüzüyle kucaklaştılar.
            Umay Ana sakin hareketlerle elini alnına pervaz ederek uçuşa geçen güvercinleri
            seyre koyuldu. Gökyüzünün büyüleyici güzelliği karşısında adeta nutku tutulurdu.
            Bir gün ruhunu bu özgür maviye karışacağını düşünerek heyecanlandı. Aldığı her
            nefes ayağına takılmış bir prangadan farklı değildi artık. Yüreğinin uğuldayarak açılıp
            kapanan kapıları tek tek sonsuzluğa uzanıyor pek fazla kimsenin bilmediği bir köşede
            yaşadığı yalnızlığı ise onu aziz bir kadın ilan ediyordu. Yine de rüzgâra takılıp gelen
            bir ses, ormanın içinden yükselen bir çığlık, doğanın vefalı gürültüsü yalnızlığına
            sahip çıkan şefkatli bir dost gibiydi. Umay Ana ağır ağır evinin önündeki kayın ağa-
            cının altına attığı sandalyesine kadar olan mesafeyi adımladı. Yavaşça sandalyeye
            yerleşip beyaz çemberini arkaya iterek ak yelin boğazını gıdıklamasına müsaade etti.
            Oturduğu tepeden tüm zenginliğiyle içini ısıtan manzaraya göz gezdirdi. Gökyüzünün
            rengi Karadeniz’in yeşil motifiyle birleşerek yeşilden maviye maviden beyaza uzanan
            renk geçişleriyle muhteşem bir ahenkle iç içe girmişti. Umay Ana’nın yaşadığı ev her
            yüz metrede bir yükselen yaylanın tepesine kondurulmuş etrafı ormanla çevriliydi
            bir dağ eviydi. Evin biraz aşağısında ormanın içinden gelip geçen coşkulu bir dere
            vardı ve biraz daha aşağı kalan kısmında ise civar köylere ayrılan patika yolların


            72
   67   68   69   70   71   72   73   74   75   76   77