Page 75 - Emir Kalkan Hikaye Yarışma
P. 75
Hatice Tarkan Doğanay | Umay Ana
yaslar vaziyette saatlerce uzakları seyreder gibi kıpırdamadan hareketsizce oturduğuna
şahit olurdu. Yanına varıp onunla konuşmak istediği o güzel günler geldi aklına.
“Dedenin ruhunu tanrıya bu ağaç ulaştırdı bilesin” demişti. Demesine göre insanın
ruhuyla tanrının ruhu arasında bir yol gibiydi ağaçlar. Yeraltına uzanan köklerinden
başlayarak gökyüzüne değen dalları sayesinde dünyanın merkezini müthiş bir denge
ekseninde tutardı ve her evin ağacı kendi dünyalarının dengesini sağlardı. Gökten
inen ruhlar evvela süzülerek indikleri yeryüzünün muhteşemliğine nail olduktan
sonra kayının ruhundan yapraklarının hışırdata hışırdata geçerler ve öyle girerlerdi
bir bedene. Ve insanoğlu dünyaya gözlerini açar açmaz kıpraşan dallar gibi hareket-
lenirdi. Ölen kişilerin gökyüzüne yükselecek ruhları ise yeraltına indikten bir müddet
sonra gökyüzüne ağaçlar tarafından uğurlanırdı. Ağaç tanrıya ulaşmanın bir yolu iki
cihanı birbirine bağlayan dünyanın köprüleri gibiydi. “Hayatın özü gibi dedenin özü
de bu ağaçta saklı” derdi babaannesi. Babaannesini kaç defa kayın ağacı altında için
için ağlarken görmüştü. Kendisini veren kocasını alan bu ağacı bazen çocuk sever
gibi okşadığına bazen de arkadaş gibi onunla konuştuğuna şahit olmuştu. Atası,
kocası, geçmişi, geleceği gibi gördüğü bu kutsal ağacı kendisine hediye ettiği gün çok
sevinmişti. Şimdi yüzüne tebessüm bırakan bu hatırayı küçük bir çocuğun gönlünü
kazanmak için verilebilecek en anlamlı hediye olarak anımsıyordu. “Ah!” çekti istem-
siz. Yanı başında ki kayın ağacına sevgiyle el sürdü. Güneş vuran yüzünü hafif çevi-
rerek ağacın köklerine gözlerini devirdi. Babaannesinin bu ağaca duyduğu bağlılığa
şahit oldukça kayın ağacı gözünde büyüyen bambaşka bir varlığa dönüşmüştü. Güzel-
liğinin ötesinde bir sır gizliydi onda. Hele ki çeşit çeşit ağaç hikâyelerini dinledikçe
büyüleniyordu adeta. Karşısına geçip Tanrı’nın aynası gibi izliyordu onu bazen. Yine
izlediği bir gün ağaçtan saçlarını savuran rüzgârla birlikte sıcak bir soluk girmişti
içine. Ruhuna dolan ağacın o sıcak soluğu göksel bir hayal miydi bilemiyordu hala.
Ağaç insanla direkt bağlantısı olan yegâne varlıkların başını çekiyordu ona göre ama
bunu ancak bilen bilirdi. Evin dengesini sağlayan direkler gibi dünyanın dengesini
de ağaçlar sağlardı. Köklerini toprağa salan, gövdesiyle gökyüzüne sütun misali uzanan
ağaç bütün heybetiyle topraktaki bin bir çeşit yeşilliğin, dere kıyısındaki yüksek
çayırların efendisi gibi Muhteşem Güç’ ün timsaliydi bir bakıma. Her ailenin soyunu
oluşturan ecdadının ruhlarıyla bağlantılı olan bir ağacı vardı mutlaka. Soy ağacı
dedikleri şeyin aslı da buradan gelirdi zaten. Şimdikiler anlamıyordu “soy ağacı” nın
manasını. Tabloya çizilmiş bir ağaca yerleştirilen ana ata isimleri demek değildi soy
ağacı. Her evin bir ağacı vardı ve bu ağaçta o evin soyunu sürdürmüş atalarının ruhu
saklıydı. Bunu bilen kişiler atalarına vefasızlık etmeyerek hem bu dünyada hem öte
dünyada rahat ederlerdi. Köklerini saldığı toprağın ruhunun bir kısmı da yine ağaç-
taydı. Kökleriyle yer ananın, dallarıyla gök atanın ruhunu birleştiren kayın ağacı
tanrının çeşitli güzelliklerini alır, damarlarıyla ve kökleriyle toprağa uzatır, topraktan
75