Page 150 - hnc_hikaye_yarismasi
P. 150
Hasan Nail Canat Hikâye Yarışması
yer ediyordu. Sanki yazdıklarımı arıyor gibiydim. Birini arıyor gibi. Gönül işle-
riyle pek aram olmadı bu zamana kadar yirmi yedi yıllık ömrümü genelde yalnız
geçirdim. Bu aralar yalnızca benim gibi düşünen, benim gibi hisseden, gören
biri var mı diye düşünmeye başladım. Ruh eşi diyor ya herkes, nasıl tanıyorlar
bulduklarında birbirlerini? Herkesin var mı bir ruh eşi? Yalnızlığa alışmış bir
adamın soruları değil bunlar, haydi kayıt al Mustafa. Daha çok işin var.
Sabaha karşı stüdyodan dönerken üst sokaktaki bir evin bahçesinde köpek-
lerin havladığını duydum. Bir kediyi yakalayıp sıkıştırdıklarından şüphelenince
hemen indim bakmak için. Neyse ki ortada kedi falan yoktu. Yiyecek bir şeyler
bulmak ümidiyle toprağı eşelemişlerdi belli ki.
-Gelin lan buraya, dolaptaki salamları sizin için ayırdım bugün.
Başlarını okşadım, uysallaştılar. Tam evin yolunu tutacaktık ki gözüm yerde
parlayan bir şeye takıldı. Bakmak için eğildim. Bir kolye. Zinciri altın büyük
ihtimalle, ucunda da bir taş var. Değerli bir şeye benziyor. Acaba bu hizadaki
evlerde oturanlardan biri mi düşürdü yoksa köpeklerin eşelediği topraktan mı
çıktı diye düşündüm. Kolyenin zincirinde kuruyup kalmış toprak parçaları vardı.
Uzun zamandır toprak altında olduğu belliydi. Yüksek ihtimalle biri yıllar önce
düşürmüş ve bulamamıştı. -Öyle olmasına pek imkan vermesem de- biri bilerek
bunu toprağa gömmüş de olabilirdi. Kolyeyi alıp eve gittim.
Salamları ve bir kap suyu kapının önüne çıkardım. Sonra eve gelip bir kağıt
aldım. Üzerine kolyenin ben de olduğuna dair bir not yazıp adresimi ekledim.
Daha sonra kağıdı bir poşetin içine koydum. Eğer bu kolyeyi bilerek toprağın
altında saklayan bir sahibi varsa bu şekilde bana ulaşıp onu alabilirdi. Her
sabah dönerken de toprağın köpekler tarafından eşelenip eşelenmediğini kontrol
edecektim. Eğer sahibi çıkmazsa, kolyeyi en sonunda gidip bir hayır kurumuna
veririm diye içimden geçirdim. Yorulmuştum. Uyumak için yatağıma gittim.
Dedemi kaybettim. Her sabah benden önce uyanırdı, o sabah uyanmadı.
Odasına gidip dokununca yüzüne, ellerine... Seccadesi yerde serili, tesbihi başu-
cunda. Kapıda asılı duran ceketine baktım. Taş kesildi kalbim. Büyüdüğümü
hissettim o an. Ben biliyordum büyümenin böyle kötü bir şey olduğunu. O gün
öğrendim. Mahalledeki komşulara haber verdim. Her şey çok çabuk gelişti o
150