Page 157 - hnc_hikaye_yarismasi
P. 157
Ulaş Karakaya | Bitmeyen Yolculuk
Bitmeyen Yolculuk
U l a ş K ar akaya
Geceleri kedi boylu kemelerin cirit atıp, gündüzleri başı boş köpeklerin
sahiplendiği, şehrin bolca rutubet ve sidik kokan arka sokaklarında, dizlerinin
üzerinde durmaya çalışan, cıddıkların Gülizar, kaynar kazana yine içi acıyarak,
yine içi yanarak, denizden topladığı odunları atıyordu. İyi ki batmış o gemi
diye düşündü.
“Kiminin bahtsızlığı kiminin şansı olur; ya nasip dedi!”
Kimseler bilmezdi üç gündür ne çektiğini! Kocasının cenazesi Trabzon has-
tenesinden bir türlü gelmiyordu.!
“Ölümlüğü de yoktu garibimin!” diye geçirdi içinden.
Gelse yıkayıp yuğacak ve komşudan üç beş kuruş para toplayabilirse ki bu
konuda hiç umudu yoktu. Bu durum onu çaresizlik içeren düşüncelere götürüyor
ve en sonunda çıkışı “usûlünce gömülsün yeter!” diyerek buluyordu.
Bir türlü gelmiyor diye söylendiğini duyan komşusu İzzet Dayı bastonundan
destek alarak konuşmuştu.
“Bir güne gelir; üç kurşun nedir?” demişti. İçinden birşeylerin akıp gittiğini
anımsadı. Sanki ciğerini söküp almıştı bu gaddar, bu yol erkân bilmez sözcükler.
Yaktığı ateş tüttü, dumanı yüzüne vurdu, duman öksürttü, öfkelendi.
“Adı batasıca hakiminin de hekiminin de! “
Sırtını kara taşlarla dizilmiş duvara dayadı. Çıplak, küçük bir oğlan çocuğu
çıktı; üflesen yıkılacak gibi duran tahta kapıdan. Sümükleri ağzının içine giriyor
ve açlıktan neredeyse sümüklerini yutacak gibi duruyordu. Gülüzar oğlanın
elinden tutup hemencecik tek göz odalı evine koştu. Heyecanı küçük çocuğa
verilmiş bir umut gibiydi. Oysa terek bomboştu. Sahanın dibinde iki kaşık şeker
buldu. Suyla karıştırıp şeker şerbeti yaptı, geçen sene ramazan ayından kalma
157