Page 165 - hnc_hikaye_yarismasi
P. 165
Ulaş Karakaya | Bitmeyen Yolculuk
ondan bahsetmişti. Haber gelmişti kulağına ama kötü adam diye istememişti.
Şimdi mecburdu. Parası çok iyiydi. Oğlunu kurtarabilirdi.
Hasan Kaptan’dan af diledi. Kaptan giderken Hasbal’a son bir şey söyledi.
“Denizcilerin tek dostu vardır. Karanlığın içindeki fener!”
Kızdığından mı söyledi; yoksa darıldığından mı etti bu lafı bilemedi. Ama
artık bunların önemi yoktu. Önemli olan Ali’nin iyileşmesiydi.
Aradan bir kaç hafta geçmişti. Gülüzar oğlanı kucağına almış, sanki bir daha
koklayamayacakmış gibi seviyor, durmadan öpüp kokluyordu.
Hasbal “Sana diyemedim, Marika’nın yanında çalışıyorum artık.” dedi.
Gülüzar duydu ama, ses etmedi. Edemezdi, çünkü oğlunun hayatı söz konu-
suydu.»Gitme» dese, diyemezdi.
Hasbal kendine, mavi ekose bir ceket almıştı. Uzun burunlu ayakkabısı da
yeniydi. Hasbal, uzun uzun aynada kendini incelerken, Gülüzar, Hasbal’ın
düşük omuzlarına baktı.
“Sürgüne gidermiş gibisin.” dedi. Bir tek bunu diyebildi.
Hasbal karısını ve oğlunu alnından öptü.
“Sana bir hekaye anlattıydım hatırladın mı?”
Karısı o gün ilk kez gözlerine baktı. Sonra durdu ve bekledi diyeceğini.
“Ulak atın kulağına eğilmiş, ne demiş biliyor musun?”
Gülüzar nemli ve meraktan açılmış gözleriyle Hasbalına bakıyordu. Hasbal,
Gülüzar’ın kulağına eğildi. Sanki bir şeylerin ters gideceğini hissetmiş gibiydi.
Hasbal, ulak en son ne demişse onu tekrarladı.
“Beni unutma!”
Kapıyı hızlıca çarpıp çıktı. Ev o andan itibaren bir hücreye dönüştü. Duvar-
lar, Gülüzar’ın üstüne üstüne gelmeye başladı. İçinde adını bilmediği bir sıkıntı,
bunaltıvardı. Daha önce hiç böyle hissetmemişti. Elleri uyuşuyor, ayakları
karıncalanıyor, aklına karanlık düşünceler geliyordu. Başını yastığa koyduğunda
tüm evin etrafında döndüğünü gördü. Bulantısı vardı ama kusamıyordu. Tüm
içindekileri kusabilse belki de rahatlayacaktı. Böyle böyle sabahı etti. Kapı
165