Page 163 - hnc_hikaye_yarismasi
P. 163
Ulaş Karakaya | Bitmeyen Yolculuk
Hasan Kaptan bir anda motoru durdurdu. İşaret parmağıyla herkesi susturdu.
Bir müddet kulağını denize doğru verip denizi dinlemeyi seçti. Sonra gülümsedi,
müjde verecek ama bunu bekleten birisi gibi konuştu.
“Birazdan.”dedi.
Hasbal, kaptanın bu kendinden emin tavrını sevmişti. Adı kara, bu denizin,
en usta avcısı demeleri boşuna değilmiş diye düşündü.
“Hasbalım, orkinosları işittin mihiç?
Hasbal işitmişti işitmesine ama öylesine. Kaptanın anlatışını da çok sevmişti.
“Yok” diyerek kafasını salladı. Hasan Kaptan, Hasbal’ın işitmedim demesine
sevindi. Denizi çok dikkatli bir şekilde izleyerek ve hiçbir kıpırtıyı kaçırmadan
anlatışına devam etti.
“Orkinosların sol gözleri kör derler. Sağ gözüyle görür göreceği ne varsa.
Sağ gözleri akıntıya direnmediği için keskindir. Senin nişan gözün hangisi?”
diye sordu
Hasbal “Sağ” dedi.
“Öyle ise davran aslanım. İşte geliyorlar!” diyerek balık sürüsünü önlerine
katmış, birbirlerinin üzerinden zıplayarak gelen yunus sürüsünü işaret etti.
“Biz denizlerin hilesini anlattık, sıra sende dağların kuzgunu!”
Hasbal “bismillah” diyerek dolma mavzere sarıldı.”Yüzümü kara çıkarma!”
diyerek nişan aldı.
Ormanda domuz vuruyormuş gibi tek tek vurmaya başladı yunusları. Ortalı-
ğın dinginliğinden, yunusların ahenkli ve disipline yolculuğundan eser kalmamıştı.
Vurduklarını çekiyorlardı. Hasbal’ın açlıktan ve yokluktan gözü dönmüştü. Her
yer yunus kaynıyordu. Hasbal vurdukça daha çok kan dökmek istiyor, daha çok
para kazanmak istiyordu. Vurduğu yunus başına anlaşmıştı. Artık takanın etrafı
âdetâ bir kan denizini andırıyordu. Taka, bu kan çemberinin tam ortasındaydı.
Av, petromaksın ışığı altında, ertesi günün şafağına kadar sürdü. Hasbal’ın
artık takatı, dermanı kalmamıştı. Bir kenara çöküp, mavzerine sarılması ve uyu-
ması bir kaç saniye bile sürmedi. Gözlerini açtığında Gülburnu’na varmışlardı.
Yunusları teslim ettiler. Hasan Kaptan, anlaştıklarının fazlasını verdikten sonra
Hasbal’ın sırtını sıvazladı.
163