Page 168 - hnc_hikaye_yarismasi
P. 168

Hasan Nail Canat Hikâye Yarışması

               “Deniz adamıydı. Bu denizler onun gibisini bir daha görür mü bilinmez.”
               “Hasan Kaptan denizde ölmeliydi. Ekmek arabası çarpıp da ölünür müymüş?
            Bu ölüm onun şanına hiç yakışmadı.”
               Gülüzar çaresizliği ile tekrar otobüsün yanına doğru yürüdü. Otobüs çoktan
            hareket etmişti. Her yanı tozu dumana katarak ilerliyordu. Gülüzar, tabutu
            bıraktılar mı acaba diye bakındı sağına soluna, yoktu. Tabut da otobüsle geri
            gitmişti. Gülüzar, çaresizliği bilirdi ama bu başka bir şeydi. Bunun adı yoktu.
            Hangi kitapta yazardı bu! Hasta oğluna mı yansın, kocasının alamadığı ölüsüne
            mi yansın? Bilemedi. İsyan etse, içinden “Höküm Allahın” dedi.
               Boyun büktüğü komşuların kapısını çaldı. Hep aynı bilindik cevabı aldı

               “Yok bacım!”
               Bilirdi ya! Seferberlik gören insanlar tedbirlidir.

               Gülüzar, Seyid-i Vakkas türbesinde çaput bağladı. Gökyüzüne ellerini açıp
            dua etti. Yağmurdan başka bir şey damlamadı. Servi ağacının gölgesine sığındı.
               Gülüzar ertesi gün yine meydana indi. Otobüs bu sefer tam saatinde gelmişti.
            Tabut yine bagajda duruyordu. Şoföre yalvardı.
               “Ne olur şoför ağam, insafın yok mu? Vallahi param olsa verirdim. Bir kuruş
            param yok.” dedi.
               Çirkin suratlı şoför aldırış etmedi. “Benim için hava hoş, zaten hava da
            soğuk. Otobüsle gider gelir.” dedi.

               “Bana acımıyorsan şu hasta çocuğa acı!” dedi.
               Yolcu otobüsü bir gün boyunca Trabzon-Giresun arasında yolcularıyla beraber
            Hasbal’ın ölüsünü taşıdı. Şoförün inadı inattı. Gülüzar biçare, Gülüzar parasızdı.
               Camlardan, tek göz odalı eve kimsesizliğin soğuğu vuruyordu. Açlıktan
            ağlayan oğluna ise verebileceği bir şey kalmamıştı. Artık her şeyden ümidini
            kestiği bir vakit, dışarıdan gelen seslere kulak kabarttı. Atının üstünde giden,
            Gerezli Tınga Celil sarhoşluğun getirdiği cesaretle naralar atıyordu. Gülüzar
            rüzgâr esen camdan dışarıya doğru baktı. Tınga Celil cebinden bir tomar para
            çıkardı. Şuursuzca paralarını saçmaya başladı. Gülüzar’ın gözleri açıldı. Gülü-
            zar paraları havada görünce evden yalın ayak fırladı ve adamın saçtığı parayı



            168
   163   164   165   166   167   168   169   170   171   172   173