Page 171 - hnc_hikaye_yarismasi
P. 171
Sebahattin Günday | Sancı
Sancı
S eb ah a t t in G ünd ay
Ocak ayı…
Yağmur, fırtına ve günlerden pazartesi…
Gündüzler kısa.
Mesai saatleri karanlıkta alıyor ve karanlığa teslim ediyor hayatı.
Haftanın ilk çalışma günü. Sokaklar gerine gerine uyanma, kendini bulma
derdinde. Yağmur ve karanlık aydınlığı zorlamakta... Fırtına göz açtırmıyor güne.
Yağmur…
Bu yağmur,
Bu yağmurlar…
Bu yağmurlar alıp gitti her şeyi. Kırmızı horozlu mavi düdüğü, babamı ve
onu… Soğuktu, karanlıktı, yağmur yağıyordu. Yağmurlar alıp gitti onları, bir
daha dönmediler, bir daha hiç gitmediler benden. Üşüyen ellerimde bir avuç
yalnızlık oldu her şey. Gittikçe büyüyen, gün geçtikçe çoğalan… Ellerim ısındı,
düşlerim ısındı, gülüşlerim ısınmadı bir daha. İçimde bir acı, bir çözülmez sızı,
bir…Bu yağmurlar onları alıyor benden. Bu yağmurlar onları getiriyor bana.
“Bu yağmur… Bu yağmur… Bu kıldan ince...
Nefesten yu...”
Ah bu yağmurlar...
Bir elimde çay bardağı, bir elim cebimde. Pencereden okul bahçesine bakıp
sabahın ilk çayını yudumluyorum. Dışarıda şiddetli bir yağmur ve ona eşlik
eden sert bir rüzgâr var. Çayın elime ve içime yaydığı sıcaklıkla dışarıdaki
havanın düşüncelerimde yol verdiği soğukluk arasında tatlı gidiş gelişler yapı-
yor hülyalarım. Okul bahçesindeki kavak ağaçlarının güzden kalan son kuru
171