Page 164 - hnc_hikaye_yarismasi
P. 164

Hasan Nail Canat Hikâye Yarışması

               “Bu yaşıma geldim. Senin gibi nişancısını görmedim. Hakkını helâl et.” dedi.
               Hasbal uykulu gözlerle gülümsedi. “Sağolasın kaptan. Allah senden razı
            olsun.”
               Hasbal, bu kan denizinin içinde yüzme işini sevmişti. Uzunca bir zaman bu
            ekmek kavgasını sürdürdü.

               Denizden karaya doğru yanaştıkları bir vakit, kıyıda kendine el sallayan
            Melahat Ebe’yi gördü. Yorgun gözlerinin içine bir fer geldi. Heyacanı katmer-
            lendi. Melahat Ebe, taka yaklaşınca bağırmaya başladı.
               “Müjdemi isterim, bir erkek uşağın oldu.” deyince Hasbal takadan atlayıp
            atlamamak arasında tereddüt etti. Ama artık duramazdı ve denizin kollarına
            bıraktı kendini. Denizin içinde koşmaya başladı. Hasan Kaptan, bu deli oğlanın
            denizdeki mutluluk koşusunu kefalin zıplayışına benzeterek güldü.
               Hasbal avuçlarında tuttuğu parayı Melahat Ebe’nin eline sıkıştırdı. Hasbal’ın
            gözünden yaşlar süzülüyordu. Hasbal hem ağlıyor hem koşuyordu. Hasbal tüm
            ıslaklığıyla koştu. Renkli camekânların olduğu caddelerden, yoksulluğun kol
            gezdiği dar sokaklardan geçti. Gözü hiçbir şeyi ve hiç kimseyi görmüyordu.
            Tek bir isteği vardı bir an önce evine varabilmek. Bu ev bu kadar uzak mıydı?
            Neden bitmiyordu arnavut kaldırımlar? Neden sonlanmıyordu bu amansız koşu?
               İşte orada evinin yıkılacak gibi duran kapısı. Nefes nefese içeri girdi.

               Hasbal önce karısını yanağından öptü. Sonra tahta beşikte yatan oğlunun
            başı yanına gelip durdu. Elleri titredi, dokunamadı. Beşiğinin kenarına çöküp
            çocuk uşak gibi ağladı. Babasızlığı, yetimliği geldi aklına. Öylece kaldı.

               Sonra en üzüleceği şey oldu. Çocuk iki yaşına geldiğinde dermansız bir has-
            talığa yakalandı. Ankaralara götürdü. Ameliyat olması gerekiyordu ve doktor
            bey kapıdan çıkarken Hasbal ile Gülüzar’a şöyle dedi.

               “Çok para gerekiyor. Sizin o kadar paranız yoktur.”
               Hasbal, hastane koridorlarına çöken karısının aman dileyen gözlerine baktı.
            “Merak etme bir yolunu bulurum.” dedi
               Denizdeki şöhreti dört bir yanda söylenir olmuştu. Zevahir’in de kulağına
            gitmişti. “Marika’nın böyle bir adama ihtiyacı var.” deyip çevresindekilere




            164
   159   160   161   162   163   164   165   166   167   168   169