Page 199 - hnc_hikaye_yarismasi
P. 199

Serpil Doğangün | Ağladık

               En Sevdiğim, beni ona arkadaş olayım diye onun gölgesine dikmişti belki de.
            O benimle teselli buldu mu bilmiyorum ama ben onun yanında hayat buldum.
            Benimle tek kelime konuşmasa da beni sevdi, hissettim. Bu sevgi ile güçlü kuv-
            vetli olacağımı düşünürken; öğrendim ki ben bodur bir erguvanım. Toprağa sıkı
            tutunan köküm, güçlü bir gövdem vardı, bahar geldiğinde mor renkli çiçeklerle
            bezenecekti dallarım ama hiçbir zaman gökyüzünü kucaklayamayacaktım. Ben
            bodurdum. Kabullenmek zor olsa da kabullendim. Kendimi böyle sevmem
            gerektiğini En Sevdiğim’ den öğrendim. Teslim olmayı bilmek lazımdı. Kiraz
            ağacı da sabretti ve hüznü biraz olsun hafifledi. Zaman, acısına merhem oldu.
               Yazı geride kalırken, sonbahar çetin geldi. Her şey değişti. Tek tesellimiz En
            Sevdiğim’ in kokusuydu.
               Bir gün,

               “Ne kokusu bu böyle?” diye sordum.
               “Şehitlere yüz sürdüm onların kokusu.” dedi.

               “Şehit nedir?”
               “Şehit, kiraz çiçeğidir. Bahar gelsin diye baharından, canından vazgeçendir.”
            dedi ve soğuk toprağın üzerine oturdu.
               İlk o gün ağladık.

               Sonbaharın rüzgarı, güneş damlalarını saklayan son yaprağı da savurdu.
               Biz ağladık.

               Kiraz ağacı kesildi.
               “Kıydılar,” diye diye ağladık.

               Kiraz ağacı olmayınca evsiz kaldı kuşlar.
               Biz, kuşlara da ağladık.
               Etrafımızı saran binaların arasında üşüdü ruhumuz.

               Ağladık.
               En Sevdiğim,

               “Gitme vakti,” dedi. Beni ayırdı topraktan, saksıya dikti.



                                                                                    199
   194   195   196   197   198   199   200   201   202   203   204