Page 197 - hnc_hikaye_yarismasi
P. 197
Serpil Doğangün | Ağladık
Ağladık
S e r p il D o ğ an gün
Süklüm püklüm girdi içeri. Selamsız oturdu yanıma, baktım ki gözleri karar-
mış, güneşi doğmamak üzere batmış. Yanaklarında yol yol tuz izi, saatlerce
ağlamış. Durulmuş delikanlı ruhu. Belli ki bu vakte kadar sokaklarda dolaşmış,
ayaklarına kara sular inmiş. Derdini anlatacak birini bulamamış. Kime gitmeli,
diye düşünmüş ve aklına ben gelmişim. Koşar adımlarla bana gelirken, söze
nereden başlayacağını düşünmemiş. Bundan sebep olsa gerek dudakları yavaşça
birbirinden ayrıldı ve toprağıma zehir döker gibi sordu.
Derin bir nefes aldım öyle cevapladım.
“Gittiler.”
“Giderler.” diyerek salladı başını, elini çenesinin altına yerleştirdi.
“Nereye gittiler.” diye sordu.
“Bilmiyorum.”
“Bilinmez. Bilinse de elden bir şey gelmez,” dedi ve aklı o bilinmezlere gitti.
Ruhu da aklının peşi sıra gitti.
Ben kaldım. Andan sıyrıldım. Geçmişin bellekte huzur bırakan anılarımın
arasına daldım. Her görüntüye bir kelime giydirdim ve kendim söyledim kendim
dinledim.
En Sevdiğim, güneşin doğuşuyla görünürdü gecekondunun kapısında. Beyaz
saçları kısa, sakalı ise göğsüne değecek kadar uzundu. Lacivert takım elbisesi
pek yakışırdı ona. Kravatı kırmızıydı; uç kısmına ay ve yıldız işlenmiş, sonra-
dan. Bu ay yıldız işlemesinden öper, gökyüzüne bakardı. Bastonunu alır yanı-
mıza gelirdi. Güzel kokusu ise En Sevdiğim ’den önce gelirdi. Mest olurduk bu
kokuya, çiçekler imrenirdi. Hele o tatlı dili yok muydu? Her birimize ayrı güzel
söz söylerdi. Bana,
197