Page 218 - hnc_hikaye_yarismasi
P. 218
Hasan Nail Canat Hikâye Yarışması
Öyle bir hava ki unutulacak kadar zaman geçmiş üstünden ama zihninde o
taptaze duyguları harekete geçiren...
İşe alındığın ilk gün. Alacağın ilk haftalık. Haftalığına bağladığın geleceğin.
Çeyizinde olmasını istediklerinden bir yenisine kavuşma şansı. Vitrinde gördüğün
bir dahaki aya diye ertelediğin ayakkabı...
Sonra...
Anne babanın sevinci. Rahmetli babanın sıcacık bir yudum geçsin diye boğa-
zından demlediği tazecik çay kokusu. Her sabah istisnasız hazırlanan kahvaltı.
İlk karda buz tutan memleketinin yolları.
Beyannameleri yetiştirdiğin vergi binasının yokuşu. Öğle tatilin. İş yeri köşe-
sindeki köfteci. Damağında kalan donmuş köfte yağı...
Gidip gidip gelirsin her anlatılanla. Her dalıp gitmenin ardından hemen
yakalarsın sohbeti...
Şehrin tamda göbeği denilebilecek yerde bir park.
Parkta oyuncaklar. Etrafı bank.
Bankta insanlar…
Çocuklar…
Ve kadınlar. Kadınlar ve yaşamlar…
Kadınlar ve hikâyeler....
Ortak acıları, kaygıları olan. Aynı şeye gülebilen ve de ağlayabilen…
Herkesi bir yola peydâ ederken yaşam, bir yerde merhabalaşmış duygular.
Dökülen çınar yapraklarının hışırtısında, derinden bir huzurla, seni dinlendi-
ren hafiften esen rüzgârın sesi, cıvıldayan kuşlar, onlarla yarışan çocuk sesleri…
Havanın ayazı da usuldan yoklarken vücudunu şöyle kollarını kavuşturup
sımsıkı huzurla bir iç çekmek...
Bu huzur dolu anlara nazar edecek bir görüntü ile karşılaşmak istemesen
de gözünü de alamadığın bir acı burnunun ucunda beliriverir. Belki çok zaman
görmek istemediğin için gözünden kaçırdığın ama senin onu fark edebilmen
için sık sık karşına çıkan...
218