Page 213 - hnc_hikaye_yarismasi
P. 213
Erhan Çamurcu | Kelebeğin Rüyası
Betonlaşmaya oldum olası karşıydı, apartman dairelerinden nefret ediyordu.
İnsanın kendisini kendi elleriyle hapsettiğini söylerdi. “Ev dediğinin bahçesi
olacak arkadaş.” derdi. Koca koca kurum binalarında, ofislerde, plazalarda, iş
hanlarında sıkışıp kalan ruhların evlere tıkışmadan önce hiç değilse birkaç saat
bahçelerde soluklanmaları gerektiğini, aksi takdirde insanın robottan farkının
kalmayacağını söylerdi. Sokağın bu hâlini görse “Bütün bu insanlar delirmiş
olmalı.” deyip kahkahayı koyuverirdi.
Bu eve taşındığımızda sokakta bu kadar büyük binalar yoktu elbette. Sokağın
başından girdiğinizde içinize bir bahar kokusu yayılırdı. Evlerin bahçelerinde,
hanımeli, gül, zambak, papatya, hatmi çiçeği; sokağın ortasında üç tekerlekli
bisikletlerin üzerinde pijamalarına işemiş kızlı erkekli bebekler yüzünüze tatlı bir
meltem üflerdi. Şimdiki gibi perdeyle pencere arasına hapsolmamıştı çocuklar.
Çocukları kreşe götürecekti o sabah, freni patlamış bir halk otobüsünün çok
daha acı bir planı varmış ki onlar bir daha kreşe gidemediler. Ben her pazar günü
alışkanlığımız olduğu üzere kahvaltımızı beraber yapmak için aile mezarlığına
gidiyorum artık. Önceleri garip geldi insanlara belki hâlâ garip buluyorlardır
bilmiyorum; ama sanırım beni böyle kabullenmeyi seçtiler. Bu sabah Sibel’e,
yazdığım son öyküden bahsettim, karşı apartmana geçen ay taşınan Yeliz
Hanım’ın hikâyesi, emekli edebiyat öğretmeni. Kucağında kedisiyle ne kadar da
benziyor Sibel’e. Balkonda sehpası, kucağında kedisi, bir elinde kitap, bir elinde
kahvesiyle âdeta bir eski zaman ilahesi. Saçlarının karası nasıl da hatırlatıyor
Sibel’i ve gözlerinin derini nasıl da yaralıyor beni. Büyük Sürgün’de gelenlerin
torunlarından. Acının en yakın şahidi. Pek bir şey söylemedi, ama sanırım
hoşlanmadı fikrimden Sibel. Acı hatıraları öldükten sonra bari kendisini rahat
bıraksın istiyordu anlaşılan.
Özenle iliştirdim dudağına
Mavi bir kelebeğin çığlığını
Veysel Tırpan
Saatlerdir aynadan yüzünü izliyorum; insan evladı bunca çirkinliğe inat
bu kadar güzel olmayı nasıl başarabiliyor! Bu şehirde olanca suçun, ihanetin,
nefretin, vefasızlığın arasında meleklere yaraşır bir masumiyet âdeta Yeliz
Hanımcığımın yüzü. Uzun, kıvırcık ve kapkara saçları, saçlarıyla bir uyum
gözleri ve Oktay Usta’nın tariflerinden fırlamış gibi taptaze ve tatlı yüzü onu
213