Page 212 - hnc_hikaye_yarismasi
P. 212
Hasan Nail Canat Hikâye Yarışması
sonra sessiz sedasız dağılan bir çeşit eski zaman cemaatiydi onlarınkisi. Gülden,
bülbülden hoşlanır, kediyle köpekle konuşurlar. Toplandıkları akşam beni de
unutmaz, mutlaka sırayla hatırımı sorup sohbet ederler benimle.
Deniz kenarında yedi yıl boyunca atılmış insan kemikleri vardı.
Kargalar erkek sakallarından ve kadın saçlarından yuvalarını kurarlardı.
Deniz yedi yıl boyunca karpuz gibi insan kafataslarını atıyordu.
Benim orada gördüklerimi düşmanımın bile görmesini istemem”
(Çerkez Sürgününe tanıklık eden yaşlı bir Çerkez)
Sibel, büyük sürgünde Anadolu’ya gelen o koca yürekli adamların, melek
yüzlü kadınların torunuydu. Küçücük yüreğinde kocaman yaralar açan hatıra-
larla büyüdü. Onun büyüdüğü evde sürgün hatıraları öylesine canlı şahitlerle
anlatılırdı ki, Sibel âdeta canlı bir sürgün tablosu taşırdı gözlerinde. Özellikle
19. yüzyılın ilk yarısından itibaren emperyal devlet politikası gütmeye başlayan
Rusya’nın Çerkeslerin yoğun olarak yaşadığı topraklara el koymasının ardından
gruplar hâlinde göçler başlasa da Rus boyunduruğuna karşı çıkan Çerkesler
1864’e kadar direnmişler, bu tarihten sonra Ruslar ıstavroz çıkarıp Hristiyanlığı
kabul edenlerin dışındakileri zorla göç ettirmiş ve zaten yok etmek istedikleri
bir halkın göçü sırasında hiçbir sağlık önlemini almayan Ruslar, yüzbinlerce
Çerkes’in ölümüyle sonuçlanan bir felâkete sebep olmuşlardır.
Onu ilk gördüğüm an hayatım boyunca ondan vazgeçemeyeceğimi anlamıştım.
Garip bir biçimde çok güçlü bir karakteri vardı. İstediği şeyi almasını bilirdi.
Kendisiyle öylesine barışıktı ki dertler onu alt etmek için türlü türlü numaralar
dener, ama bir türlü beceremezlerdi. Her olayın ardından güçlü bir kahkaha
atmayı başarırdı.
Lise boyunca hep aynı sırada oturduk. Ödevlerimizi dahi beraber yapardık.
Onun okula gelmediği günlerde ben derslere girmiyordum. Sanki kitabımı ya da
defterimi unutmuşum gibi Sibelsiz derse girersem hiçbir şey anlayamazdım. Sibel
hep tarihe meraklıydı. “Tarih okuyup Çerkeslerin sürgününü yazıcam.” derdi.
Ben de ona hep destek olurdum, birlikte yazacaktık ‘Büyük Çerkes Tarihi’ni. O
tarih okudu, ben de Sibel’in de düşlediği gibi edebiyat okudum. Öğretmenliği-
mizin ilk yılıydı, Sibel’in doğum gününde evlendik, 14 Temmuz 2010.
212