Page 219 - hnc_hikaye_yarismasi
P. 219
Sebile Kaya | Ve Kadınlar...
Bu kez kayıtsız kalmayan bakışların üzerindedir işte...
Yerde hep aynı noktaya bakan baş önde, elinde bir karton kutu cılız bir sesle
dilenen kadın. Ne dediğini derinden bir kulak kesilmedikçe duyamayacağın
tonda muhtemel ki hayır dua eden bir ses...
Yavaş yavaş gezinir gözlerin üzerinde. Ellerine, yamalı hırkasına, titreyen
dudaklarına, oturduğu yere…
Sonra... Sonra soğuk kaldırım taşını yakıştıramazsın ona...O yüzündeki
utancı, buz gibi havadaki çıplak ayakları. Yırtık terlikleri yakıştıramazsın...
O gözden çıkarılmışlığı, sevgisizliği, o hiçbir şeyliği yakıştıramazsın. Akşamını
düşünürsün sonra. Sabahını… Evinin eşyasını. Evlâdını...
İşten dönmüş bir annenin çay dumanında demlenen yorgunluğu oluyor
mudur dersin. Akşam çocuklarına meyve soyuyor, yarınki beslenmelerini hazır-
lıyor mudur? Yoksa tüm gün oturduğu bu soğuk beton kıvrandırıyor mudur
böbreklerini? Ne ağır işçidir oysa...
Sorulmuş mudur işe alınırken istekleri? Bu ağır şartlar anlatılmış mıdır?..
Gönüllü yapılan bir iş değil belli ki… Bu denli zorlayıcı, bu denli el açtıran
çaresizlik neydi peki? Yanına oturup soranı olmuş muydu? Sanmam. Başta ben...
Cesaretim olur muydu böyle bir şeye. Ne çok isterdim acısına merhem olmayı
oysa...Tüm bunların yüreğimde bıraktığı o ezik duyguyla…
Belki sıcak bir çorba geçer boğazından ümidiyle…Kendimi kandırdığımı
bile bile oysa...
Öylece eğilip önüne…Üç beş liralık hasılatına buz gibi bir iki para sesi daha
ekledim...
Ooh ne büyük rahatlık…
Dünyanın en huzurlu insanıyım şimdi. Şimdi hak ediyorum işte…Hiç çekin-
meden hem de...
Şu iç astarı sıcak tutsun diye yün olan ama bu kış beni fazlaca üşütür dediğim
paltoma sıkı sıkı sarılıp derin bir iç çekerek, yüzde bir gülümseme ile yoluma
devam edebilirim...
219