Page 42 - hnc_hikaye_yarismasi
P. 42

Hasan Nail Canat Hikâye Yarışması

               Ortak acılarını bölüşecekler önce. Sonra... Sonra kalkacaklar oturup kaldık-
            ları yerlerden. Kim daha çok ağlıyorsa, diğerleri destek olacak ona. Yo, oğlu da
            gelini de ona destek olma derdine düşecekler. Evet, muhtemelen öyle olacak.
               Gidecekler. Görecekler, görebilirlerse.

               Polisler olacak muhtemelen. Sorular soracaklar onları bir yere oturtup.

               “Sizce kocanız neden böyle bir şey yaptı?”
               Bahriye Hanım, bildiği bütün kelimeleri unutacak o an. Dili varmayacak.
            Oğlunun eli sırtını sıvazlayacak. İç çekip, annesinin yerine anlatacak polislere...
               “Babam Alzheimer hastası.” diye başlayacak. “Teşhis beş ay önce kondu.
            Hastalık hızlı ilerliyordu. İlk teşhis konduğunda, bir tür sinir krizi geçirdi. Yani,
            teşhis konmadan önce... Aysel diye bir kadını sormaya başladı aniden bize,
            ne olduğunu, nerede olduğunu. Hiçbirimiz anlamayınca da sinirlendi, yemek
            yediğimiz masayı devirdi. Aklını kaybetmiş gibiydi. Korkup doktora götürdük
            ertesi gün. İşte, Alzheimera yakalandığını böyle öğrendik.
               Sonra, her gün ikindi vakti istasyona gitmeye başladı. Başta anlamadık ne
            olduğunu. Sonra fark ettik ki her gün kendisini öldürmeye çalışıyor...” Oğlu,
            duraksayacak, gözlerini sımsıkı yumacak bu noktada. Ağır gelecek anlattıkları.
            Sonra, bir nefes alıp devam edecek. “Kardeşi anlattı, halam. Gençken, Aysel
            diye bir sevgilisi varmış. Kızın ailesi evlenmelerine müsaade etmemiş. Yirmi
            yaşlarında falanlarken. Ne yapıp ettilerse olmamış... Başkasına vermişler Aysel’i.
            Babamla ikisi, çaresiz kalınca... Çok seviyorlarmış o zamanlar. Bir gün, bera-
            ber... Canlarına kıymaya karar vermişler. İkisi beraber işte. İstasyona gitmişler,
            tren vakti... Atlayacaklarmış. Sonra işte, tren gelince... Kız atmış kendini. Tren
            aldığı gibi götürmüş önüne katıp Aysel’i...

               Babam atlayamamış memur bey. Kalmış kenarda. Yapamamış işte, anlarsı-
            nız ya... Can korkusu. Aysel atlamış ama... Trenin altında kalmış. Sürüklenmiş
            gitmiş öyle...”

               “Ölmüş mü?” diye soracak polis, hikayenin bu dramatik durağında. Alçak
            sesle. Oğlu, başını sallayacak sessizce.

               “Babam, kendini o zamanlarda sanıyordu bazen... Hastalıktan işte. O yüzden
            gidiyordu her gün... Gitmeye yani. Aysel’e. Söz verdiğini yapmaya. Kafaya bunu
            takmıştı hastalandıktan sonra... Yani...”


            42
   37   38   39   40   41   42   43   44   45   46   47