Page 38 - hnc_hikaye_yarismasi
P. 38

Hasan Nail Canat Hikâye Yarışması

               Dolaptan malzemeleri çıkarırken, dışarıda başlayan yağmuru duymamaya,
            kocasının şemsiyesini alıp almadığını düşünmemeye, umursamamaya çalışıyor.

               Ragıp kendisine bakmasını bilir. Korur kendisini. Hem belki...
               Belki bugün, o gün olacak. Belki bugün, iki saat sonra, boynu bükük ve
            üzgün vaziyette dönmeyecek eve kocası.

               Kim bilir?
               *
               “Amma yağıyor mübarek!”

               Gazetesini başına siper ederek koşturup gelen orta yaşlı, ufak tefek cılız
            adam -belediyede memur- bekleme salonuna girip kapıyı arkasından örterken
            böyle diyor. En yakınındaki, sigara tüttürüp muhabbet eden üç emekli onu
            mırıltılarla onaylıyorlar. Sigara içmek yasak, ama kimse umursamıyor. Görevli
            de ortalarda görünmüyor zaten. Bir kere göründü, usulen sigaraları saklar gibi
            yaptı tiryakiler. İşinden ve hayatından bezmiş, emekliliğe kalan günleri sabırla
            sayan görevli kapıdan dönüp gitti.

               Deri kaplamalı eski kanepelerde toplaşmış beş-altı kadın koyu bir konuşma-
            nın içindeler. Başörtülü, şalvarlı ve de hafif toplu köylü kadınları hepsi. Küçük
            ilçenin kendine has ağzıyla, kelimeleri hoyratça eğip bükerek, kibarlaşmaya
            tenezzül etmeden birbirlerine dert döküyorlar. En genç olanlarının yanında üç
            yaşlarında bir kız çocuğu, uyumakla kaçıp oynamak arasında kararsız gözlerle,
            henüz on dakika evvel tanışan bu kadınların candan sohbetini dinliyor.

               O esnada, istasyona giden yolda tahta bastonunu tıkırdatarak, şemsiyesiz,
            paltosuz, yalnızca şapkası ve ceketiyle korunan ihtiyar bir adam ilerliyor. Adım-
            ları ağır, ama acelesi var gibi görünmüyor zaten. Üstündeki takım elbise kışlık,
            üşütmüyor. Kırçıllı pantolonu biraz eskimiş ama. Bir terziye vermeyi düşünüyor.
            Keşke daha evvel akıl etseydim diye hayıflanıyor içinden. Neyse. Şimdi onu
            düşünmenin sırası değil...
               *

               Soğanlar yağda cızırdamaya başlıyor, kokusunu da salıyor artık. Tencerenin
            ağzını kapatıyor Bahriye Hanım, ocağı da kısıyor. Kavrulsun az daha...

               Belki de bugün, o gün olacak.


            38
   33   34   35   36   37   38   39   40   41   42   43