Page 47 - hnc_hikaye_yarismasi
P. 47

Adnan Büyükbaş | Kim Kalır

               Kuru yapraklar kopuyordu dalından. Hışır hışır sesler inliyordu İnönü par-
            kında ayaklarımızın altında. Düşüyor, demeyi sevmezdi o. Kopuyor derdi. ‘Ne
            biliyor insanlar bu yaprağın düştüğünü? Mevsimidir kopar. Kurur, sararır, kopar.
            Düşmez. Düşmek başka bir eylemin adıdır.’ ‘İyi ya düşmesin, kopsun yapraklar,’
            demiştin. ‘İkisi de aynı kapıya çıkar sonunda.’ ‘Evet,’ demişti Haluk, ‘başka kapı
            yok. Nereye gidersek gidelim, hangi caddelerde dolaşırsak dolaşalım, aynı kapının
            önünde buluşacağız.’

               Susmuştuk daha çok. Ayrılmak ölüm gibi, diyecek oldum. Yuttum. Biliyordum
            ki; ölüm, ayrılmak değil, derdi Haluk. Ayılmak ölüm. Böyle bir şey derdi. Sen
            anladım diye başını sallardın, ben anlamış gibi yapıp başımı sallardım. O, uçarı
            bir kuş gibi hızlı hızlı yürür, biz ona yetişmek için adımlarımızı hızlandırırdık.
            Hızlanamazdık, o anlardı niçin geri kaldığımızı, yavaşlardı. Yavaşlardık. Girerdi
            kolumuza, yaşlandınız, derdi. İnce gözlük camından koca bir ışık yollardı üstü-
            müze. Parça bütünün habercisidir. Bütünden kopan kendisi olmaz, parçasını bir
            yerde bırakan eksiğini kendisiyle tamamlar ve yoluna devam eder. Ben burda
            parçamı bırakmıyorum, kendimi bırakıyorum. Giden de parçanız değil, sizsiniz.
            Sayın ki birazımız buharlaştı ve başka bir dağın ardında düştü toprağa…

               Sonra sana dönerdi Haluk, bu şehrin alkışıyla yetinme, kendi içinde yenilenerek
            yaz, sakın bırakma şiiri, derdi.
               Sarı yapraklar kopuyordu dallarından.
               Eylüldü.

               Haluk’u toprak tozarken yollamıştık bu şehirden.



                                                III

               “Dört kuş başka bir dala mı konar?” diye sorardı çocuk babasına.
               Dudak bükerdi adam.

               Onun için her şey ilk ateşte bitmişti zaten. Kuşlardan biri ölmüş, dördü dalı
            terk etmişti.

               “Dördü bir araya gelip arkadaşlarını gömer,” dedi çocuk. “Ortada bırakacak
            değiller ya!”



                                                                                    47
   42   43   44   45   46   47   48   49   50   51   52