Page 50 - hnc_hikaye_yarismasi
P. 50

Hasan Nail Canat Hikâye Yarışması
                                                VII

               Küçük bir çocuk yorganın altına gömmüş terden ıpıslak kafasını ağlıyor:
               HİÇ! HİÇ KALIR! HİÇ KALIR! HİÇ KALIR!




                                                VIII
               Yolcu edişler ayrı bir hüzün yüklerdi gözlerimize. Bu yüzden bir mola yerinden
            aramıştı bizi. “Gidiyorum” dediğinde Nurten’in elinden çay bardağı düşmüştü.
            Kadir, “nerdeymiş?” dedi. Sen, telefonu elimden kapıp, “gidemezsin!” diye hay-
            kırmıştın. Gitmişti işte. Vedaları sevmezdi ama bu kadar da olmazdı. “İyi olun”
            demişti o kadar. Belki de teselli için, “belli olmaz, ummadığınız anda dönerim
            bir gün.”
               Üçüncü yılı oldu. Üçüncü kez düştü yapraklar.

               Aynı duygunun çocukları olduğumuz için bilirim ki o da şu anda usul usul yağan
            kara bakıyordur. Tek başınadır mutlaka. Sevmezdi kar yağarken yanında birinin
            olmasını. Ancak biz varken yalnız değildi. Biz de nicedir kar yağarken yanımıza
            kimseyi almıyoruz. Yani ben yalnızım. Sen de öylesindir. Kadir, kim bilir hangi
            âlemdedir. Nurten istese de evinden çıkamaz. Onun dizlerinde soğuk bir şubat
            karı, Kadir’in ruhunda simsiyah bir şubat ayazı, senin dalgın gözlerinde kırılmış
            bir şubat imajı, benim omuzlarımda ipotekli bir şubat borcu, Haluk’un…. Onun
            her şubatı gelecek şubata bir şey bırakmadan kendi hâlinde geçip giderdi değil mi?
               Onun gidişinin bizi böyle öksüz bırakacağını bilemezdik. İçimizdeki pek çok
            duygunun babasıydı Haluk. Belki bu yüzden çok kırıldık ona. Kolumuzu kırmış
            gibi, bacaklarımızı kırmış gibi, gözlerimizi dağlamış gibi, yüreğimize bıçak saplamış
            gibi çekip gitmişti. “Allaha ısmarlamamıştı.” Küskünlüğümüzü de bildirmedik.
            Bildiremedik. Telefon numarasını mı değiştirdi nedir, nicedir “aradığınız numara
            kullanılmamaktadır”dan başka şey çınlamıyor kulaklarımızda. O niye aramıyor
            bizi? Yoksa o mu bize küstü? Küsmez değil mi? Küsmezdi o. Küsemeyecek kadar
            geniş gönüllüydü. Kırılmazdı kimseye. Bir tek ihaneti hoş görmezdi. Öyleyse
            hangimizde bir kalleşlik kokusu sezdi ki kaybetti kendini. “Kaybetti” mi dedim.
            Kayıp mı oldu Haluk? Yoksa biz mi yitip gittik şu kahrolası şehirde. Sen nerdesin,
            Kadir nerde, ben neredeyim, Nurten nerde? Nurten babasının evinde. Kocası,




            50
   45   46   47   48   49   50   51   52   53   54   55