Page 46 - hnc_hikaye_yarismasi
P. 46
Hasan Nail Canat Hikâye Yarışması
Örgü örmekte olan anne dayanamıyor ilkokula başlamayan bir çocukla kafa-
dan hesap yapma yarışına girmeyi. Üstelik soru matematik sorusu değil, güya
zekâ oyunu bir soru.
“Aman bey, yaptığın şeye bak. Bu yaşta bir çocuğu ne diye zorluyorsun. Hiç
kalmaz oğlum, hiç kalmaz!”
Çocuğun yüzü bir annesine çevriliyor, bir babasına. Bir dala bakıyor beş kuş
var, bir avcıya bakıyor, vurmuş kuşun birini. Bir annesine dönüyor, bir babasına.
Yerde bir kuş ölüsü, dalda tir tir titreyen dört kuş. Beş parmaktan bir parmak
eksiliyor, daldaki beş kuştan bir kuş düşüyor. DÖRT! DÖRT! DÖRT! Anne yeniden
sertleştiriyor sesini kocasına: “Seksen sarat, doksan kırat, nalı mıhı kaç ederdi
senin çocukluğunda babanın imtihan sorusu, sen de kendi çocuğunu bununla mı
büyütecen?”
“Sen bilmezsin hanım, bunlarla büyüyor şimdi çocuklar. Çalıştırmak lazım
kafayı. Öğrensin şimdiden böyle ince işleri. Yutmasın her yemi. Bilsin her tür laf
oyununu, cambazlığın envaisini”
Çocuk ne annesine bakıyorne babasına. Ne parmaklarını sayıyor, ne daldaki
kuşları. Annenin sesi bu kez olabildiğince yumuşak:
“Oğlum avcı ateş ediyor ya…
“Evet…
“Ateş edince gürültü olmuyor mu?
“Evet…
“O zaman diğer kuşlar…
“Anladııım” diye bağırıyor çocuk. İşaret parmağını sallıyor babasına: Hiç
kalmaz! Kaçar öteki kuşlar! Hiç kalmaz!
HİÇ KALMAZ! HİÇ KALMAZ! HİÇ KALMAZ!
II
Değil mi, Haluk’u üç yıl önce bu zamanlar bu şehirden uğurlarken de aynı
şey olmuştu.
46