Page 185 - kayseride_ticaret_ve_sanayi
P. 185

Kayseri’de Ticaret ve Sanayi
            süreli faizsiz bir kredi ile makine aksamını temin edenler Ruslardı. Kredi ayni olarak (mal
            karşılığı) geri ödenecekti. Ruslar inşaatı yürütüp denetlemek için iki yüz mühendisini
            göndermişti. Fakat geleceğin ustabaşlarını Rusya’da yetiştirmenin daha başka bir nedeni
            de vardı. Bu adamlar sanayi eğitiminden daha fazlasına ihtiyaç duyuyorlardı. Onlara
            ayrıca patron olduklarını düşünmeden işçilerini eğitme ve liderlik etme hususlarının
            öğretilmesi gerekiyordu.”

               “…Gözlerim duvarı süsleyen kırmızı flamalara takılmıştı: ‘Yaşasın Türk-Rus Dostluğu!’.
            Orada ayrıca Lenin ve Atatürk’ün büyük resimleriyle renkli Rus afişleri de vardı. Acaba
            Türkiye hiç komünizme kayar mıydı? Bay Fazıl gülmüştü:
               -Biz herkesten öğrenmeye hazırız. Fakat ruhlarımızı ne faşistlere ne de komünistlere
            satmaya en ufak bir niyetimiz yok. Rusya’ya giden yetmiş çocuktan hiç biri komünist
            olmadı. Biz geriye yalnızca bir çuval tecrübe getirdik ve onların bir dizi eğitim dene-
            yimlerini yakında aynen alacağız.”

               Linke’nin şu tespiti ile konuya nokta koymak istiyorum: “…Bu tür fabrika çok sayıda
            kadın işçiye ihtiyaç duyuyordu. Fakat Kayseri ve civarındaki köylerin kadınları bütün
            ülkenin en tutucu kesimine mensuptular. Dehşetli bir fakirlik içinde yaşadıkları ve
            birkaç kuruş parayla pekâlâ daha iyi olabilecekleri halde, bu erkeklerle yan yana çalışma
            fikrinden dolayı şoke olmuşlardı. Bu nedenle en iyisi bu kızlara anneleri tarafından,
            etki altında kalıp bozulmayacak kadar küçükken sahip çıkmaktı. Müdür (Fazıl Bey)
            şimdiden onlardan altı veya on tanesini listeye almış, bir tür çocuk yuvasında muhafaza
            ediyordu. Ben de onlardan üçünü yeni yapılmış ufak kulübelerden birinde oynarlarken
            görmüştüm. On iki yaşından biraz büyüktüler fakat yaşlarına göre çok küçük, zayıf,
            güçsüz, içler acısı bir halde olup, yarı aç farelere benziyorlardı. Yavaşça yürüyüp dola-
            şırken müdür demişti ki:
               Bir de evlerini görmeliydiniz. İçinde ne hava ne de ışık bulunan ve sabahtan akşama
            kadar çalışılan harap pis kulübeler. Onlara doğru dürüst bakılacak. Ben onları eğitmesi
            ve annelik etmesi için Rusya’dan iki tane kadın görevli getireceğim. (…) İki yıl sonra
            onları tanıyamazsınız.”

               Fabrika’nın, Kayseri’nin sosyal hayatına etkisini anlayabilmek için, 1930’ların sonunda,
            Kayseri Halkevi tarafından çıkartılan Erciyes Dergisi’nde, Nâfi Başkâtibi Sahir Üzel’in
            kaleme aldığı bir yazıdan şu bölümü paylaşmak istiyorum: “Fabrikanın geniş ve mun-
            tazam futbol sahasında mavi gömlekli gündüz işçileri top, memur ailelerinden bir iki
            bayan kordda tenis oynıyor, genç bir iki işçi kızda ayaklarında paten, kayak sahasında
            daireler çevirerek kayıyordu. Buranın geniş ve konforlu kantini yemek yiyen ailelerle
            dolu!. Çatal ve tabak gürültüleri arasında bazen radyonun kulakları tırmalayan paraziti
            nağmeleri ve bazen da bir bayanın çaldığı piyanonun tanınan sesleri hacre aks ediyor.


                                                                                   185
   180   181   182   183   184   185   186   187   188   189   190