Page 36 - kayseride_ticaret_ve_sanayi
P. 36
Kadir Dayıoğlu
O dönem itibariyle Kayseri-Sivas arasında 24 hanın bulunması Selçuklular’ın iktisadi
ve sosyal yönü kuvvetli bir şehrin ve bu şehirden müteşekkil bir devletin temellerinin
oluşturulması için ne kadar gayret ettiklerini gösterir. Ama zamanla uluslararası ticaret
yollarının değişmesi, bu kervansarayların birçoğunun öneminin azalarak birer zaviye
şekline dönüşmesine paralel olarak uzun dönemde Selçuklu şehirlerini özellikle de
Kayseri ekonomisini olumsuz etkiledi.
Kervansaraylar, yollar üzerinde; hanlar ise şehirlerde ticari mahiyette ve ücretli
müesseseler olarak inşa olunmuşlardı. Selçuklular Dönemi’nde Kayseri’nin ticari
sahadaki faaliyet ve başarısını gösteren o dönemin sosyal ve iktisadi hayatının bir başka
göstergesi olan kervansaraylar, hükümdar ve devlet adamları tarafından yaklaşık olarak
30–40 kilometrelik mesafelerde ticaret yolları üzerinde yaptırılmışlardı. Büyük Selçuklu
veziri Nizamü’l-Mülk de “Büyük yolların önemli noktalarına ribatlar (kervansaray, han)
yapılmalıdır.” diyerek gerçeği teyid etmiştir.
Kayseri’de Selçuklular zamanında üç han ile bir bedestenin varlığı kesin olarak bili-
niyor. Eski Bedestan Mahallesi’nde bulunan ve mahalleye adını veren yapı, Selçuklular
devrinde yapılmıştı. Hoca Hasan tarafından şehrin güney batısında inşa edilen han
ve Celalü’d-din Karatay’ın Kasaplar Çarşısı’nda Karatay Kervansarayı’nın vakfı olarak
yaptırdığı han günümüze gelememiştir. Üçüncü hanın var olduğu ama nerede olduğu
tam olarak bilinmemektedir. “Özet: Dilber İlimli Usul; Selçuklular Zamanında Kayseri’de
İlmi ve Kültürel Faaliyetler)”
Surların kapsadığı alan diğer kentlerdekine nazaran küçük olduğundan sur içinde
pek ticaret yapılamıyordu. Bu nedenle ticaret alanları surun dışında bulunuyordu. Daha
sonraları özellikle Osmanlı Dönemi’nde, surların özelliklerini kaybetmeleri nedeniyle
ticari faaliyetler sur içinde yapılmaya başladı. Bu bağlamda Kapalıçarşı yanında bulu-
nan inşa edilen Bedesteni örnek gösterebiliriz. Han Cami Kervansarayı da bu konuda
diğer bir örnektir.
XIII. asrın sonlarına doğru Moğol zulmü artmış, ülkenin her tarafı karışmıştı. Bu
karışıklık peşinden açlık ve kıtlığı da getirdi. Sözgelimi Mısır Sultanı Baybars Kayseri’de
bulunurken çıkan kıtlık nedeniyle 40-50 dirheme (yaklaşık 47 dirhem gümüş, ya da
Orhan Dönemi’nin yaklaşık 112 akçesi) bir mud (yaklaşık 400 kilo) buğday bulunamı-
yordu. Kuru üzümün batmanı (8 kilo), 10 dirheme satılmıştı.
1242’de yapılan Kösedağ Savaşı’nda Selçuklu ordusu bozguna uğrayınca Moğollar
Kayseri’yi de işgal etti; Kent, Moğol yağmasına uğradı. Halkın bir kısmı dehşet ve kor-
kudan Halep ve Şam yönüne göç eti.
36