Page 40 - kayseride_ticaret_ve_sanayi
P. 40

Kadir Dayıoğlu
               Gerçekten de her beş şehrin sanayisine delâlet eden vergi kalemlerine göz atıldığında
            söz konusu yüzyılın özellikle ikinci yarısında şehirlerin bu niteliklerini daha da güçlen-
            dirdikleri görülmektedir. Kezâ Ankara gerek ticaret gerekse sanayi açısından önemli
            bir ekonomik potansiyele sahipti. Özellikle sof üretiminde uzmanlaşan şehir, üretimde
            o kadar ileri düzeye ulaşmıştı ki burada üretilen soflar, Osmanlı sınırları içerisindeki
            pazarlarda satıldığı gibi yabancı pazarlara da satılmaktaydı. Özellikle Venedik, Lehistan ve
            İngiliz tüccarları Ankara sof ticaretinde büyük rol oynamaktaydılar tespitini görüyoruz.
               “(…)Avrupalı tüccarlar XVIII. asrın ilk yarısından itibaren Osmanlı şehirlerinde ‘ticarî
            konsolosluklar’ açarak ticaret ağlarını Anadolu’nun iç kısımlarındaki şehirlere kadar
            genişletmiş; Ankara, Kayseri’ye kadar ulaşmışlardır. Tabiî olarak bu ticaret ağının mey-
            dana getirdiği canlılıktan birçok şehir gibi Kayseri de payını almıştır.” (Karagöz, Mehmet)





                                         Bir Değerlendirme
               İstanbul’un fethinden yani 1453’ten sonra artık imparatorluk dönemi başlıyor, tüm
            oluşumlar imparatorluk konseptine göre şekilleniyordu. Anadolu’da nüfusun seyrek-
            leşmesi, buralarda sosyal ve iktisadi hayatın canlılığını yitirmesi, Selçuklu Dönemi’nde
            devletin “orta alanı” Konya-Kayseri-Sivas-Erzurum ve civarı yerini, Bursa-İstanbul-Edir-
            ne-Selanik ve etrafında oluşan yeni dengede; adeta bu kentler kaderine terk ediliyordu.
            14. yüzyıl gezgini İbn Battuta şehirden geçerken, canlılığından çok etkilenmişti.

               Faroqhi, “Orta Halli Osmanlılar” isimli yapıtında bu durumu şöyle özetlemiş: “(…)
            Selçuklu Dönemi’ nde sarayın sık sık taşındığı Kayseri Orta Anadolu’nun en canlı mer-
            kezlerinden biri haline gelmiştir.” “Selçuklu Devleti’nin yıkılışından ve Moğollar’ın
            Anadolu’dan çekilişinden sonra Kayseri birbiri ardına bir dizi küçük beyliğin eline
            geçti. 15. yüzyıl boyunca Osmanlı’nın siyasi etkisi Kayseri’de çok güçlü olarak hissedildi;
            fakat Kayseri ancak Karaman ve Dulkadir beyliklerinin ortadan kaldırılmasıyla gerçek
            anlamda bir Osmanlı şehri oldu. Osmanlı’nın fethinden sonra iç ticaret pax ottomanica
            (Osmanlı Barışı) sayesinde gelişti. Ancak, Tokat veya Ankara ile karşılaştırıldığında,
            Kayseri bölgelerarası ticaret açısından ikincil önemde bir merkezdi. Anadolu’nun ana
            kervan yollarından ikisi de Kayseri’den geçmiyordu. Sadece ikincil, ‘besleyici’ bir yol,
            şehri ‘kuzey kervan yolu’ üzerinde bulunan Sivas’a, İstanbul’u Erzurum ve İran ötesindeki
            topraklara birleştiren ana yola bağlıyordu.”

               “Osmanlılar’ın kuruldukları coğrafyada kendilerinden önceki devletlerin izledikleri
            iktisadî siyasetin bir bakıma devam ettiricisi olduklarından İpek ve Baharat yollarının
            canlılığını korumuşlar ve XVI. asrın sonlarında ticaret yollarının Akdeniz’in dışına yön



            40
   35   36   37   38   39   40   41   42   43   44   45