Page 49 - kayseride_ticaret_ve_sanayi
P. 49

Kayseri’de Ticaret ve Sanayi
            birlikte Kayseri sicillerinde bağcı, kuyumcu, taşçı, turşucu, oduncu, kebapçı, kazancı,
            bakkal, çadırcı, ayakkabıcı, afyoncu, kürkçü, saraç, cerrah, kasap, terzi, ekmekçi, eskici,
            deveci ve nalbant gibi muhtelif mesleklerin geçmesi kentteki mesleki yapıyı ortaya
            koyduğu gibi ticarî manzarayı da gözler önüne sermektedir”. (Özünlü




                                  Seyyahların Gözünde Kayseri
               Polonyalı seyyah Simeon (1618) Kayseri’nin genelde bir virane manzarasına sahip
            olduğunu, fakat bununla beraber hanlar, bedestenler, dükkanlar, çarşı-pazar ve kuyumcu
            dükkanlarının bulunduğunu söylüyor. Tabi bunda yaklaşık yarım asır ve hatta daha fazla
            süren Celalî (yaklaşık 1550-1610) İsyanları’nın yıkım etkisini de unutmamak gerekir.
            Kayseri sadece Celalî İsyanları’nın yıkımının etkisinde kalmamış sözgelimi daha önceleri
            1472’lerde Akkoyunlular’ın yağma ve hasarına maruz kalmıştı.
               Yine bu dönemde; “esnaf loncaları”, batı dünyasında oluşmakta olan “burjuvazinin”
            rolünü Osmanlı kentlerinde üstleniyorlardı; ama ticari gelişmenin önünde önemli bir
            engel olan, “tekelciliği” hakim kılarak. Bunlar, oluşan “gedik”ler ile esnaf ve sanatkarın
            sayısını sınırlayarak ve hatta sabit tutarak yeni girişimcilerin ortaya çıkmasını önlüyor-
            lardı. Tüm bunlara rağmen, Kayseri, 1500’lü ve takip eden yıllarda kervancıların en çok
            mal taşıdıkları merkezlerin önde gelenleri arasındaydı. Bu devrin işlek limanları olan
            Payas, Antalya, İzmir, Selanik, İstanbul, Sinop, Trabzon iskelelerine kervanlar gelmekte,
            karşılıklı ticari mal taşınmaktaydı.

               Uzak kentler ya da memleketler arasında bu mal alış-veriş işinde toptancı tüccar ve
            kervancılara Yahudi maliyecileri de katmak gerekir. Bunlar; bir anlamda bankacılık ve
            kredi işleriyle “kefaleti” sağlıyorlardı. Bu mekanizma kabaca şöyle işliyordu: Yola çıka-
            cak bir tüccar parayı bulunduğu yerdeki bir Yahudi’ye veriyordu. Buna karşılık sadece
            elinden, Kadı huzurunda (bir nevi noter) imzalanmış bir mektup alıyordu. Tüccar bu
            mektubu gideceği yerdeki bir muhatap Yahudi’ye verip parasını eksiksiz alabiliyordu.
               Ronald Jennings’in 17. yüzyıl Kayseri’sini ekonomik ve toplumsal yapısını inceleyen
            çalışmasında Anadolu’da Kayseri’nin, Bursa’dan sonra en büyük kent tespitini bize Suraıya
            Faroqhı, “Osmanlı’da Kentler ve Kentliler” eserinde anlatıyor. Yine Faroqhı aynı eserinde
            16. yüzyıl sonunda Kayseri’nin nüfusunu 35 bin olarak veriyor. Tabii, Kayseri’den kastı,
            bugünkü sınırları değil. Aşağı yukarı; Kocasinan, Melikgazi, Talas, Talas üstü, Bünyan,
            İncesu, Yeşilhisar, Develi ve Hacılar ilçelerinin kapsadığı coğrafya. Aynı dönemde Anka-
            ra’nın nüfusu 25 bin olarak verilmiş.





                                                                                    49
   44   45   46   47   48   49   50   51   52   53   54