Page 101 - kayseriden_kopan_turku
P. 101

tellerinin kesilmiş olduğunu gördüm. Koç burcunun etkisiyle tepem attı. Ve babama kendisinden özür
            dileyerek elbisemin tellerinin kesilmesinin beni son derece rahatsız ettiğini, her ne kadar istemiş olsam da
            evlenmekten vazgeçtiğimi söyleyerek yüzüğü, Ayhan’a iade etmesi üzerine babama verdim. Akşam Ayhan
            geldi. Yine babamla uzun uzadıya konuştular. Babama yalvardı. Bana el-kol işaretleri yaptı. Ama ben kararımı
            vermiştim. Babam zaten istemiyordu ve ben zaten zorla evleniyordum. İçeride ne konuşuldu bilmiyorum
            ama ben içeride dikiş dikerken annem geldi ve evlenmemi asla istememesine rağmen aynen şunları söyledi:
            “Ben sana evlenme dedim. Ama evleniyorsun. Allah mutlu etsin. Bizde boşanma yoktur. Bu yüzüğü parmağından
            çıkarttın. Şimdi ben takıyorum ve bir daha da çıkartma.”

            Bunun üzerine hemen nikah ve düğün hazırlıkları başladı. Samanpazarı’ndaki İnci Gazinosu’nun sahibi
            bana hediye olarak gazinosunda düğünün yapılmasını sağladı.

            Nikâh evde kıyıldı ve annem düğüne hiç gelmedi. Ağabeyim zaten İstanbul’daydı. Evlendiğim gece İnci
            Gazinosu’nun sahibi Ayhan’a gazinosunda çalışmamız için teklifte bulunmuş ve ben o gece 12, 5 lira yevmiye
            ile sahneye çıktım. Ertesi gün annemle babamı hastaneye kaldırmışlar ve ben onarlın elini öpmek için An-
            kara Hastanesine gittim. Annemin ağzında sürekli kan gelemeye başlamıştı. Babamın da ayağındaki yaralar
            fazlalaşmıştı. İkisini karşılıklı yatırmışlardı. Bugün bunları düşündükçe onları üzdüğüm için pişmanlık
            duyuyorum. Allah beni affetsin. Ama Ayhan, babamı hastalığı sırasında sırtında hastaneye götürüp getirdi.
            Onlara iyi bir damat oldu. Nurdan doğduktan 2, 5 ay sonra babam öldü.

            İnci Gazinosunda çalışıyorum ve çok mutluyum çünkü şarkı söylüyordum. O da ayrı solo yapıyordu. Bu
            arada Ayhan bizim kendi ailesinin de kaldığı Necatibey Caddesi’ndeki o iki odalı evde kalmamızı istedi
            çünkü ev tutacak parası yoktu.                                                               101

            Dahası işsiz kardeşine, Onun ailesine ve annesine bakıyordu. Ben bu teklifi kabul etmedim. O yıllarda Yeni
            Mahalle yeni kuruluyordu. Evlerin ucuz olduğunu duymuştum. Gittik ve kiralık ev aramaya başladık. Biz
            yoksulluk içinde evlendik. Ben parayı severim ancak harcamak için severim. En ucuz ev 8. Durakta ve 50 lira.
            Ve biz ev tuttuk oradan. Ayhan neyi var neyi yoksa getirdi. Annem bana çeyiz olarak; bir yatak, bir yorgan, iki
            çatal, iki kaşık, iki tabak verdi. Turnelere çıkıyor, çok çalışıyorduk. Babam gibi gördüğüm rahmetli Muzaffer
            Sarısözen Ayhan’a Radyoya dönmesi için teklif yaptı ve Ayhan radyoya yeniden döndü.

            Ayrıca “Ahmet Gazi Ayhan’dan Türküler” adlı programına beni de dâhil etti. Biz 8. Duraktan 2. Durağa
            taşındık. Yine Muzaffer Sarısözen benim “Yurttan Sesler” programına katılmamı istedi. İmtihana girdim
            ve kazandım. Ancak solo yapmıyordum. Radyoda Ayhan solo yapıyor ve ben amatörce TSM okuyordum.
            O zamanlar 19 yaşındaydım. Bir gün segah makamındaki “Dönülmez Akşamın Ufkundayım” adlı şarkı ile
            canlı neşriyat yaptım. Radyo Müdürünün odasına gittim. Ayhan da oradaydı. Müdür bana şunları söyledi:
            “Aferin kızım. Çok güzel neşriyat yaptın. Ama benim bir teklifim var. Neden TSM okumaya çalışıyorsun?” Ben de
            kendisine senelerce TSM çalıştığımı söyleyince sözlerine şöyle devam etti:

            “Durum değişti. Sen Ahmet Gazi Ayhan gibi ünlü bir isim ile evlisin. Eğer Ayhan soyadı ile THM okursan daha
            çok ünlü olursun. İkinci olarak arkanda Ahmet Gazi Ayhan yönetiminde çalışacak bir kadron ve senin baş sazın da
            Ahmet Gazi Ayhan olacak. Bence böyle çalışırsan çok muvaffak olursun.”

            Ve ben böylelikle “Yurttan Sesler”e girmiş oldum. Çok da güzel bir olay oldu.
            Radyoda şöyle bir kural vardı; Nezahat Bayram, Aliye Akkılıç, Saniye Can, Mustafa Geceyatmaz gibi sanat-
            çılar için kuşak olayı vardı. Neriman Altındağ, Muzaffer Akgün 1. kuşak sanatçılardı. Ben 3. kuşak olarak
   96   97   98   99   100   101   102   103   104   105   106